Ece ULUSUM
90’lı yıllarda Harbiye’nin en sağlam konser mekanlarından birinde, bir rock grubu sahnede müziklerini yapıyor. Belki de en sıkı performanslarından birini sergiliyorlar, kafalarını kaldırıp seyirciye baktıklarındaysa sadece iki kişinin onları alkışladığını görüyor. Solist biraz da minnet duygusuyla o iki dinleyicisini arabasıyla evlerine bırakıp “Teşekkür ederiz, yine gelin” diyor ve büyük hayallerine doğru gaza basıyor. Sahnedeki grup Mor ve Ötesi, hayranlarına servis çeken ise Harun Tekin. Bundan onlarca yıl sonra 2 kişi, stadyumu dolduran 35 bin kişiye dönüşüyor. İşte her şey böyle başlıyor…Decision’dan Mor ve Ötesi’ne dönüş, doğru zamanda doğru insanların bir araya gelmesiyle oluyor. 1996 yılında ilk albümleri Şehir’i Harun Tekin şöyle anlatıyor; “Aslında albüm olsun diye değil, birtakım şarkılar yaptık, bunlar kaybolmasın diye yapılmıştı.” 10 günde kaydedilen şarkılar, kayıtları yapan Osman Refik Akyüz’ün “Bunlar iyi oldu” demesiyle albüme dönüştü. Böylece ilk konserlerini Ankara’da veren Mor ve Ötesi sadece 3 yıl sonra 1999’da Placebo’nun ön grubu olarak sahneye çıktı.
“BU KADAR POPÜLER OLMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİ”
Ülke gündemini her zaman yakından takip eden grup, 99 Depremi sonrası toplumsal konularda yüksek sesle konuşmaya başladı, kimi şarkıları ve katıldıkları konserlerle aktivist bir rol üstlendi. Nükleer ve savaş karşıtı konserleriyle gündeme kayıtsız kalmayan grup, müzikleri kadar toplumdaki duruşlarıyla da kendilerine sağlam kitle edindiler. Irak İşgali dönemi yayınladıkları “Savaşa Hiç Gerek Yok” şarkısı Ankara’da savaş karşıtıcı binlerce kişi tarafından söylendi. Esas dönüm noktası ise Ocak 2004’te gerçekleşti. Tarkan Gözübüyük prodüktörlüğünde yayınladıkları dördüncü albüm “Dünya Yalan Söylüyor” grubun gelmiş geçmiş en çok sevilen albümü oldu. En çok satış yaptıkları, yüz binlere ulaştıkları bu dönem onlar için şaşırtıcıydı. Ekşi Sözlük’ün video röportajında Harun Tekin, “Bizim Türkiye’de bu kadar popüler olmamız da mümkün değildi. Jenerasyonlar arası varoluş sancısı çeken insanların birbirine tutunması gibi bir şey yaşıyoruz bence” diye varsayımda bulundu. Bugün hayranları onların şarkılarını “karamsar dünyada müzikal bir kür” diye nitelendiriyor.
TELEVİZYONDA ÇIKAMADIĞI DÖNEMDEN EUROVISION’A
2005’te “Elimizdeki olanaklarla sevdiğimiz müziğin üretimine katkıda bulunacak bağımsız bir yer yaratma” hayali ile dinleyicinin gücünü de arkasına alarak Rakun Müzik’i kurdular.
Üretim ve konserlere devam ederken 2008 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edeceklerini öğrendik. Yarışmayı 7’nci olarak kapattılar ama ülkemizde müzik programlarının dahi rock müzik kliplerinin yayınlayamadığı dönemlerden ülke temsiline uzanan müzik tarihimiz ironik ve unutulmaz bir an kazandı. Yıllar sonra Faruk Bildirici’ye verdiği bir röportajda Harun Tekin, “TRT’nin bizi seçmesine biz de inanamamıştık. Bizi neden seçtikleri benim için hâlâ soru işaretidir. Ama şunu biliyoruz ki müzik dairesinde bizim iyi bir iş çıkaracağımıza ikna olan, çok deneyimli bürokratlar vardı” diye anlattı.
Her seferinde yeni projeler deneyen, akustikten senfoniye, uzanan kariyerlerindeki en ilginç açıklamalardan biri Kerem Kabadayı’nın oldu. 2006’da Ghetto’daki akustik konserleri sonrası MTV'ye deneyimini şöyle anlattı: “Bizim akustik konserlerle aramız çok iyi değil. Biz kendimizi bir heavy metal makinesi ile müzik çalmayı bilmeyen bir punk grubu arasında görüyoruz. O yüzden akustik çalarken kendimizi çıplak hissediyoruz.” Yıllar sonra başardıkları Kabadayı’yı şaşırtmış olmalı…
“Bizim için sanat” kriteriyle ilerleyen grup kendi müziklerinin formülünü şöyle bir söyleşide şu sözlerle açıkladı: “Müziğin diğer öğeleriyle organik biçimde ilişki kuran bir davul; olağanüstü melodik, zarif ve dominant bir bas, sürprizlerle tanıdıklıkları dengelemeyi seven iddialı gitarlar ve ne söylediğinin anlaşılmasını önemseyen bir şarkıcı. Ve kuvvetli bir grup kimyası.” Gerçi grubun adını yazınca Google arada “Mor ve Ötesi ayrıldı mı?” diye tamamlıyor ama her zaman dedikleri gibi ölene kadar birlikte çalmak en büyük arzuları.
Ancak Mor ve Ötesi’nin derin bir sessizlik dönemi başladı. 2012 yılında çıkardıkları Güneşi Beklerken albümü sonrası özel kayıtlar yayınlasalar ve konserler yapsalar da hayranlarını yeni albüm için tam 10 yıl beklettiler. Nihayet 11 parçalık tematik, sözlerinden şarkı isimlerine, klipten kapak tasarımına üzerinde çok çalışılmış Siren adlı albümle karşımıza çıktılar. Şarkıları tekrar tekrar dinlenip ezberlenirken 4129Grey imzalı albüm kapak tasarımı Kristal Elma Ödülleri’nde 6 ödül aldı.
VE ŞİMDİ O KONSER VİZYONDA
Albümün ardından Mor ve Ötesi, pandemi sonrası en büyük konser organizasyonuna imza attı. 28 Mayıs 2022’de İnönü Stadı’nda 35 bin kişinin katıldığı dev bir konser verdiler.
Büyük bir çoğunluk konseri mutlu kapattı, stadın en arkasındaki izleyicilere ne yazık ki pek ses gitmedi ama gruba duyulan özlem bu konuyu hızlıca kapattı. Hem o gün sesi işitemeyenler hem de orada olmayanlar için güzel haber var! Konser uzun metraj bir filme dönüştürüldü.
Film ismini, grubun Güneşi Beklerken albümünde yer alan “Tamiri Mümkün Kalbinin” şarkısından alıyor. Recep Yılmaz yönetmenliğindeki Tamiri Mümkün konser filmi bugün Türkiye’de yüzün üzerinde sinema salonlarında dönmeye başladı. Mor ve Ötesi’nin geçmişine baktıkça sırada ne var merak etmemek elde değil. Beklerken son ses şarkılarını dinlemeye ve konserlerini izlemeye devam edeceğiz.