Ece ULUSUM
2012’de Anglosakson gruplardan etkilenerek kurulan, elektronik müziklerini Fransa'dan dünya sahnesine açılan ikilisi Isaac Delusion bugün başlayan MIX Festival ile İstanbul’da. Dream pop türüne sadık kalarak üretim yapan ikili, görsel olarak da dinleyicisine ilginç şeyler sunmayı seviyor. Sahnede olmasa da sohbet ederken pek konuşkanlar. Konserleri öncesi Zoom’da buluşup sohbet ettik.
Sizden birçok single duyuyoruz ama uzun zamandır albüm yok. Yakında bir albüm var mı yoksa artık albüm çıkarmayı düşünmüyor musunuz?
Mart ayında single'da olduğu gibi ‘Lost and Found’ adında bir albümümüz çıkacak. Bu albüm Covid'den sonra yapıldı ve yaklaşık üç yılımı aldı. Yeni prodüktörler ve bestecilerle çalıştık. Lucas adında daha çok hiphop sanatçılarıyla çalışan Parisli bir prodüktörle çalıştık. Kendisi çok genç bir adam ve bu yüzden projelere taze bir hava getiriyor, albümü bu gibi işbirlikleri yaparak bitirdik. Özetle bir albüm var ve 2024'ün başlarında yayınlanacak.
Müzisyen olmanın en zor kısmı nedir?
Bence bu sanatçıya, müzik tarzınıza ve grubunuza göre değişir. Kendim için konuşacak olursam sanırım 10 yıl sonra bile insanları şaşırtabilmek olabilir. İlk albüm güzeldir çünkü söyleyecek çok şeyiniz vardır ve her yönde bunu geliştirebilirsiniz. İkinci albüm biraz daha zordur çünkü pek çok insanın beklentilerini karşılamak ve farklı bir şey yaparak ateşi devam ettirmek zorundasınızdır. Bu yüzden yeni bir şeyler yapmak istedim, yeni, ilginç ve şaşırtıcı bir şey. En zor kısmı da bu çünkü kendinizi yenilemek ve yaratıcı fikirler üretmek zorundasınız. Aynı şeyi sürekli yaparsanız insan sıkılır ve albüm yeni gibi görünür ama eskidir. Bu yüzden benim için en zor kısım ruh halini yenilemek, yeni fikirler bulmak ve evet yaratıcı olmak.
Şarkılarınızda İngilizce ve Fransızcayı duyuyoruz. Müzik yaparken bu iki dilin sizin için farkı nedir?
Bu dillerde şarkı yazmak birbirinden çok farklı süreçler. Fransızca benim anadilim dolayısıyla yazmak elbette daha kolay ama düşünce tarzım tabii ki de aynı değil. Fransızca konuşurken daha somut olmak zorundasınız. Tam olarak nasıl açıklanır bilmiyorum ama iki dil birbirinden oldukça farklı konseptlere sahipler. İngilizcenin dünyanın birçok yerinde anlaşılabiliyor olmasını seviyorum. Nokta atışı ifadeler kullanmak zorunda değilsiniz, sanki herhangi bir kural yok gibi, bunu seviyorum. Sanırım benim için İngilizce bir şeyler yazmak daha kolay ama Fransızca yazmayı da seviyorum çünkü bu benim ana dilim. Fransızca çok güzel bir dil ve müzikle çok iyi uyum sağlıyor ama Anglosakson tarzı müzikle bağdaştırmak biraz zor.
Sizce sanatçılar yer edindikleri toplum hakkında düşünmeliler mi? Siz toplum hakkında düşünür müsünüz?
Bence bu müziğinizle ilgili bir durum. Bizi ele alırsak pek öyle olduğunu söyleyemem. Politik meseleleri müziğimize konu etmedik, Isac Delusion daha çok masalsı ve güzel şeylerle ilişkili. Politik mesajları ya da toplumsal meseleleri şarkılara yansıtmıyoruz. Kendini büyük şehirlerde kaybetmiş ya da sıkışmış hissetmekle ilgili hikayeler, bunlar ille de politik olmak zorunda değil.
İstanbul’u nasıl buldunuz?
Bu ilk gelişimiz değil elbette, sanırım 2019’da burada çalmıştık ama ilk geldiğimde İstanbul’u pek tanımıyormuşum. Bir sürpriz yaşamıştık çünkü şehirle ilgili bir fikrimiz vardı ama bu karşılaştığımız manzara ile pek bağdaşık değildi. Gördüğümüz şey oldukça kendine münhasır bir şehirde yaşayan güzel ve açık fikirli insanlardı. Bir ülkeyi de ilgi çekici kılan bu zaten. Şarkılarımızı halihazırda söyleyen ve de keşfetmeye açık olan birçok insan vardı. Türkiye’de böyle bir kitlemiz olacağını hiç düşünmemiştik.
Seyirciyi neler bekliyor?
İstanbul’a tekrar döndüğümüz için minnettarız. Türkleri seviyoruz, konserden sonra da şehrin tadını çıkarmak için birkaç gün burada kalacağız. Çok havalı bir festival olacak, sabırsızlanıyoruz.