Gülseren ÜST POLAT
Eğer bir doğa aşığıysanız ve gezerken ruhunuz da dinlensin istiyorsanız bu yazı tam size göre. Elimden geldiği, dilim döndüğünce küçük bir Samsun-Ordu ve Giresun turuna çıkaracağım sizi. Baştan söyleyeyim, bu coğrafyanın bahşettiği tüm güzellikleri ayrı ayrı seven bir Karadenizli olarak izlenimlerimde ne kadar objektif olabilirim emin değilim. Fakat şunu garanti edebilirim: Yıllardır bu coğrafyayı gören biriyim ve her seferinde aynı hayranlıkla izliyorum yeşilini ve mavisini… Bunun tek nedeni sadece benim yöreye olan hayranlığım olamaz. Çünkü Karadeniz’in gerçekten insanı büyüleyen bir yanı var. Doğanın sesini hiçbir yerde bu kadar net duymadığımı söyleyebilirim.
Benim turum Wyndham Hotels&Resort ev sahipliğinde Samsun-Ordu ve Giresun ile sınırlıydı ama bu söylediklerimi tüm Doğu Karadeniz için düşünebilirsiniz. Hatta Rize ve Artvin’de tabiatın sesi biraz daha gür çıkıyor, yeşil sizi daha fazla tonuyla karşılaşıyor. Bunu da dip not olarak iletelim…
Samsun-Ordu-Giresun rotası, aralarında kısa bir mesafe bulunan iki havalimanı ve karayoluyla ulaşım kolaylığı sayesinde ziyaretçilerin, çevredeki çok çeşitli doğal ve kültürel zenginlikleri birkaç gün içinde keşfedebilmesini sağlıyor. Ancak bölgede yaylaların şehir merkezi ile ortalama uzaklığını ve tur programında ziyaret edeceğiniz yerlerin birbirine olan mesafesini öğrenmeden sakın tura başlamayın. Çünkü yaylalara gitmek sanıldığından uzun sürebiliyor bu da ister istemez çizdiğiniz rota ve programlarda sapmalara neden olabiliyor. Bölgeyi iyi bilen bir rehber ile programı hazırlamanızı öneririm. Aksi halde sırf programa uymak adına zamanınızın çoğunu yollarda geçirip ‘görme ve dinlenme’ kısmını eksik bırakabilirsiniz.
Bu önemli mesajı verdikten sonra Samsun-Çarşamba Havalimanı’na uçağımızı indirip yavaştan tura başlayalım…

SAMSUN’DA BİR KUŞ CENNETİ
Samsun merkezine 30 km mesafede bulunan ve UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesine de giren Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti ilk rotamız. Türkiye’de bulunan 420 kuş türünden 340'ının şu ana kadar görüldüğü Kuş Cenneti kuş gözlemcilerinin de önemli bir durağı. Golf arabalarına benzer açık araçlarla gezebileceğiniz bu alanı dolaşmak ortalama bir saatten fazla sürüyor. Ben bölgenin ekstra kurak olduğu bir dönemde gittiğim için sular çekilmişti ve göç dönemi başlamadığı için daha az göçmen kuş görebildim. Siz bölgeye sonbahar ya da kış aylarında giderseniz kuş gözlemi yapabilir, Subasar ormanını gezebilir, olta balıkçılığı yapabilir ve deltanın habitatını keşfedebilirsiniz. Bu arada hangi dönemde giderseniz gidin burada özgürce gezen yılkı atlarını görebilirsiniz.
Bu bölgede Nebiyan Dağı’da yaylaları ve şelaleleri ile görülmeye değer bir yermiş fakat daha önce de dediğim gibi rota planlamasını iyi hesaplamazsanız benim gibi programınızdan çıkarmak durumunda kalabilirsiniz. Yine kent merkezindeki Bandırma Gemi Müzesi ve Atatürk Evi Müzesi gibi Türkiye'nin Milli Mücadele yıllarına tanıklık etmek için ziyaret edilmesi gereken başlıca yerleri de elemek durumunda kaldık. Siz yolunuz düşerse mutlaka uğrayın ama…

GÜNEŞİ YASON BURNU’NDA BATIRIN
İkinci rotamız olan Ordu’da ilk durağımız ise Yason Burnu. Aralarında Herakles’in de bulunduğu ve ‘Arganotlar’ olarak bilinen denizci kahramanların kaptanı Yason’un, kendisine Iolkos tahtında hak kazandıracak ‘Altın Post’u aramak için geldiği yer olarak bilinen bu bölge birinci derece arkeolojik, ikinci derece doğal sit alanı. Tarih meraklıları için 1869’da inşa edilen bir kilisenin de yer aldığını hatırlatalım. Yason Burnu’nu ziyaret edecekseniz mutlaka ama mutlaka güneşi orada batırmanızı öneririm. Çünkü inanılmaz bir görsel şölen yaşatıyor.
Bir sonraki durak ise Aybastı-Perşembe Yaylası… Eğer şehir merkezinde bir otelde kalıyorsanız uzun bir yol sizi bekliyor, hazırlıklı olun. Yaklaşık 1.500 rakıma sahip yayla yazın festivallere ev sahipliği yapıyor. Menderesleri ile dikkat çeken yaylada gölde tur atma imkanınız da var. Ama yola çıkarken tedbirli olmanızı öneririm. Çünkü yaylada o yorgunluğun üstüne manzarayı seyrederken yemek yiyebileceğiniz bir tesis yok. Fakat göle karşı çay içebileceğiniz küçük bir kafe var. Manzaranın keyfini bolca çıkarabilirsiniz.
Ordu’ya gidip teleferiğe binmemek olmaz. Eğer yükseklik korkunuz yoksa şehir merkezinden teleferikle Boztepe’ye çıkıp tüm Ordu’yu mutlaka tepeden izleyin derim.

KARADENİZ’İN TEK SODALI GÖLÜ
Ordu’dan fındığın ve kirazın başkenti Giresun’a geçelim. Giresun, günümüzde özellikle doğa sporlarına ve açık hava aktivitelerine meraklı gezginlerin en sık ziyaret ettiği bölgelerden biri. Doğa yürüyüşü, kampçılık, yamaç paraşütü ve rafting gibi çeşitli aktiviteler için fırsatları bu ilde bulmanız mümkün.
Giresun’da Kümbet Yaylası, Mavi Göl ve Kuzalan Şelalesi birkaç ay önce yine Hafta olarak radarımızdaydı. Bu nedenle bu kısmı biraz hızlı geçeceğim fakat mutlaka ama mutlaka uğramanızı öneririm. Çünkü Karadeniz’in tek sodalı gölü turkuaz rengiyle gerçekten görülmeye değer. Ayrıca yanınıza pet şişe götürmeyi unutmayın. Çünkü Mavi Göl’ün biraz ilerisinde hemen yolun kenarında bulunan çeşmeden sodalı su akıyor. Bu doğal sodalı suyu tatmalısınız.
DOĞA VE TARİHİN İZİNDE
İl merkezinin açıklarında bulunan Giresun Adası ise tarih boyunca çok sayıda efsaneye konu olmuş. Yason Burnu gibi bu adanın da Altın Post’u arayan Arganotların durakları arasında olduğu düşünülüyor ve adanın tarihte, Amazonlara ve Hz. Yusuf’un altın heykeline ev sahipliği yaptığı anlatılıyor. Ada bir rehber eşliğinde geziliyor ve bu ada için gidiş-dönüş ve ada turu dahil yaklaşık iki saat zaman ayırmanız gerekiyor.
Şehir merkezinde kalan ve birinci derece doğal ve arkeolojik sit alanı olan Giresun Kalesi’de manzarasıyla görülmeye değer doğrusu.

Giresun-Ordu Havalimanı’da çok yakın mesafede bulunan Piraziz ilçesi de, Giresun’da huzurlu ve doğayla baş başa kalabileceğiniz güzel bir bölge. İlçe merkezindeki Beyler Konağı benim ziyaret ettiğim yerlerden biriydi. Hafta sonu olduğu için sadece bahçesini gezebildim ama tarihi dokusuyla evin dışı bile oldukça etkili. Üstelik konağı gezip fotoğraf çektirmeyi unutmayın. Çünkü bunun için muhtarlığa gönlünüzden kopan parayı ödediğinizde bu para eğitim gören çocuklara veriliyor. Hem tarihe şahit olup hem bir çocuğa destek oluyorsunuz yani…
NE YEMELİ?
Genellikle Karadeniz yemeği denilince akla öncelikle hamsi ve hamsinin kullanıldığı yemekler gelir. Evet, balık konusunda doğru yer olduğu kesin fakat bu kadar yeşil bir coğrafyada otların değerlendirilmemesi mümkün mü? Sakarca, galdirik, pezik (pazı), fasulye diplesi, kabalak, turşu kavurması, mıhlama (Rize’deki muhlamadan söz etmiyoruz), lahana sarması ve çorbası, kiraz tuzlusu (kavurması)… Mutlaka ama mutlaka denemeniz gereken yöresel lezzetler. Ordu’da denizin kıyıya vurduğu dalga sesleri ile bu lezzetlerin bir kısmını Vonalı Celal’de tattım. Sahil şeridinde yol üstündeki bu yeri yemek programınıza mutlaka dahil edin. Ayrıca herkes Akçabat köftesini bilir ama mutlaka Piraziz köftesi yiyin. Ramada by Wyndham Piraziz’de tattığım bu köfte gerçekten çok lezzetliydi.

KALİTELİ KONAKLAMA İMKANLARI ARTIYOR
Eskiden Karadeniz sahil şeridinin genel sorunu Ege ve Akdeniz’deki otellerin hizmet ve konforunu yakalayan çok fazla otel olmamasıydı. Fakat son dönemde bu bölgede ciddi yatırımlar söz konusu. Tercihiniz kamp yapmak ve çadırda kalmak değil de “gündüz gezip geceyi rahat yatağımda geçiririm” ise otel tercih edin. Ben bu gezi boyunda Ramada Plaza by Wyndham Samsun ve Ramada by Wyndham Piraziz’i ziyaret edip lezzetli yemeklerinden yedim. Ramada Plaza by Wyndham Ordu ve La Quinta by Wyndham Giresun’da ise konakladım.
