Helin KAYA
Bu koleksiyonda Mısır’a odaklanmanızın sebebi nedir?
Hayat yolculuğunda geçen yıl yaptığım Mısır seyahati beni neredeyse Hindistan’dan da fazla etkiledi. Tapınaklardaki semboller binlerce yıllık. Bu semboller biz insanları temsil ediyor. Ankh’lar, Ra’nın Gözü (hipofiz bezimiz) yılan tanrısı, çöl gülü, scarablar, ve piramitlerin hepimizin iç dünyasına birebir denk gelen güçleri ve diğer evrenlere açılmamızı sağlayan enerjileri beni benden aldı diyebilirim.
Yapımında en çok hangi malzemeler üzerinde durdunuz?
Koleksiyonumu hazırlarken Mısır’da karşıma çıkan bu sembollerin turkuaz ve lapis taşlı hallerini kullandım. Bazen de bu sembolleri modernleştirip güncel takı olarak kendi iç dünyamıza adapte etmeye çalıştım. Koleksiyonda 60 çeşide yakın parça var. Mercan, elmas, pırlanta, kristal kuvars, turkuaz ve lapis. Taşların yanı sıra 18 karat altın ve 950 ayar gümüş kullandım.
Peki bu semboller bize ne anlatıyor?
Her bir sembol çok özel. Örneğin Ankh sembolü aslında yaşam haçı, sonsuz ruhun sonsuz yolculuğunu anlatan çok güçlü bir sembol. Scarab yeniden dirilişi sembolize eden, tüm duvar resimlerinde kullanılan ve yine varoluşumuzun sonsuzluğu ile bütünleşen bir sembol. Ra tanrısının gözü ise benim için en özel olanı. Hipofiz bezimizi ortadan ikiye ayırın, yan kesitinin Horus veya Ra’nın gözü olduğu formu göreceksiniz.
Takı tasarımlarınızın yanı sıra heykellere yönelik bir ilginizde var. Sanatın bu iki kolu sizinle nasıl bir uyum yakalıyor?
Benim için heykel, takıların büyük formattaki hali. Anlatım aynı; bir hikayeyi form ile anlatmak. İster mücevher ister heykel olsun zaten heykellerimin çoğunun takı hali de var, tersini de yaptığım çok oluyor. Heykeli istediğimiz büyüklükte yapabilme durumu çok özgürlük veriyor tabii, tek fark büyüklük ölçeğinde. Bence güçlü bir ifadeyi takı veya mücevherde verebilmek ise yürekli bir meydan okumadır.
