FARUK ŞÜYÜN
Öğrencilerinin ve dostlarının seslendiği sözcüklerle ‘Raşit Abi’ Rönesans döneminden kalmış bir usta gibi geleneği bozmayarak bütün bilgisini, 62 yıllık karikatür birikimini çıraklarıyla paylaştı, paylaşıyor. 1943 doğumlu, karikatür dünyasında ilk yıllarını şöyle anlatıyor:
“Söke’de köy öğretmeniydim. Bir mektup yazdım, Turhan Selçuk’tan Necmi Rıza’ya İstanbul’daki bütün karikatüristlere aynı mektubu yolladım: ‘Ben bir köy öğretmeniyim, karikatürist olmak istiyorum, ama bilgim yok, bana yardımcı olur musunuz?’ 10 gün sonra köy muhtarı elinde bir zarfla ‘küçük öğretmen, küçük öğretmen mektubun var’ diyerek geldi. Nehar Tüblek cevap göndermiş ‘sakın İstanbul’a gelme ama bana karikatürlerini yolla haberleşelim’ diyor. Evde karikatürlerime baktığımda onların gazetelerde, dergilerde gördüklerime benzemediklerini fark ettim. Sigara paketlerinin arkalarına tükenmez kalemle çizdiğim şeylerdi. Utandım, cevap veremedim o mektuba…
Bir hafta sonra bir mektubun daha var dediler, Semih Balcıoğlu’ndan geliyordu: Şekerim madem öğretmensin, şubat tatilinde gel görüşelim.
İstanbul’a gelince Semih Bey beni odasına götürdü ve bir sandalye gösterip ‘burası senin’ dedi. Başladı beni çalıştırmaya. Yaz tatilinde yine geldim; bu böyle üç sene sürdü.
Çok zor öğrendim ben karikatürü. Çünkü o yıllarda eğitimini veren bir yer yoktu. Çok şanslıydım ki Semih Balcıoğlu’nun talebesi olmuştum. Uzun yıllar onun çantasını taşıdım, çıraklığını yaptım. O zaman kendime söz verdim. Eğer ben bir şeyler öğrendiysem, ben de isteyen gençlere, öğrencilere öğretmeliyim.”

İlk karikatürü 1962 yılında Tercüman gazetesinde yayımlanıyor. İlk sergisini 1964’te Söke’de açan Raşit Abi, 1968’e kadar İzmir Yeni Asır’da çalışıyor. İstanbul’a taşınınca Pardon dergisinde çalışmaya başlıyor; Bedii Faik tefrika romanların resimlerini çizmesini isteyince Dünya gazetesine geçip 1987’ye kadar orada çalışarak emekli oluyor. O arada gazeteyi Hürriyet alınca “Çetin Emeç rahmetli beni çağırdı. ‘Sen hem karikatüristsin hem öğretmen gel bunları birleştirelim bir okul geliştirelim’ dedi ve Çarşaf Karikatür Okulu’nu hayata geçirdik” diye anlatıyor Raşit Abi:
“Mektup yazdığım o usta karikatürcüler her hafta okula gelip konuğumuz oldular. Çarşaf Karikatür Okulu hiç ara vermeden 12 sene sürdü. Bütün öğrendiklerimi o heyecanı taşıdığını hissettiğim gençlere aktarmaya çalıştım. Bunu da başardığımı sanıyorum; demiyorum, inanıyorum. Bugün birçok arkadaşımın çok iyi yerlerde olduğunu görüyor, gurur duyuyorum. Demek ki onların içine bir kibritlik ateş düşürebilmişim, çizgiyle barıştırmışım, diye düşünüyorum.”
Hürriyet’in ofsete geçtiği dönemde gazetenin grafik servisi kapatılıyor:
“Hepimiz işsiz kaldık. Ben de bir süre aralarında filmlerde figüranlığın da olduğu farklı farklı işler yaptım, ev geçindirmek zorundaydım ve ‘ne iş olursa yaparım abi’ modundaydım. Torunumla gezintiye çıktığımız bir günde Altan Aşar beni gördü, durumu öğrenince BRT’de işe başlamamı önerdi. Bir yıl çalıştıktan sonra belediyeler televizyonculuk yapamaz diye bir yasa çıkınca orası da bitti. Bu kez Doğan Yıldız’la karşılaştık beni Fotospor gazetesine çağırdı. Ama orası da kapandı! Karikatürcüler Derneği’nin yönetim kurulundaydım, güzel de işler yapıyorduk. Karikatür Müzesi’nin müdürü Erdoğan Bozok Abi, işsiz kaldım diye beni yanına almak istedi, müzede çalışmaya başladım. Belediye bizi yerimizden çıkarınca yine işsizdim, torunumla ilgilenmeye devam ettim.”
Her şeye rağmen Raşit Abi karikatürden kopamıyor. Bugün de devam ettiği okullarda karikatür derslerini sürdürüyor ve “Amacım Semih Balcıoğlu’na olan vefa borcumu ödemek… Borç ödenecek gibi de değil daha çok çalışmam gerekiyor” diyor.
Normal zamanlarda titremeyen eli, tarama ucunu aldığında titremeye başlayınca iPad’e geçiyor, çizimle ilgili programları öğreniyor. Daha iyi kullanabilmek için kurslara gidiyor.
Salondaki masasının üzerinde farklı malzemelerden yaptığı üç boyutlu karikatürler var bir de trompet. “Benim için en önemli hatıralardan biri” diyor:
“Babam, askerlikte öğrenmiş bandoculuğu. Nazilli Sümerbank fabrikasının açılışında Atatürk’ü karşılayan bando ekibindeymiş.”
Yazlık evlerinden getirdikleri süs kabaklarını, kütükleri, kökleri, kabukları kullanarak yapmaya başlamış üç boyutlu karikatürleri:
“Elimin titrediğini hissettiğim günlerde site çalışanı arkadaşımız bir tane süs kabağı getirdi öyle başladı bu merak. Palmiyelerin kökünden balıklar yaptım. Kütükler ve ağaç kabukları üzerinde çalıştım. Sonra bunlar ‘3 Boyutlu 5 K / Kabak, Kütük, Kök, Kabuk, Kâğıt’ sergisine dönüştü.”
Masada, çocuklara karikatür çiziminde dikkat edecekleri noktaları göstermek amacıyla hazırladığı uzuvları hareket edebilen minik modeller de var. “Çocuklar dokunsunlar, ellesinler, bozsunlar, kırsınlar ama en sonunda öğrensinler” istiyorum diyor ve devam ediyor:
“Çocuklara karikatür eğitimi için Türkiye’nin her yerini dolaştım, dolaşmaya da devam edeceğim. Ustam Semih Balcıoğlu’nun verdikleri ve bana gelen karikatürle ilgili kitaplarla dört farklı yerde kütüphane kurdum…”
Sanatı, zekâsı, bilgisinin tüm zenginliğine rağmen belki mütevazılığı yaşam biçimi olarak kabul ettiği için popüler medyanın zirvelerine çıkmamış bir isim Raşit Yakalı. Onu biraz olsun anlatabildiysem ne mutlu bana!