Yasemin SALİH
Zor günlerden geçiyoruz. Belki de birçoğumuz bugünleri hayatımızın kırılımlarından biri olarak anacağız. Peki ya zaten bir kırılımın içindeyseniz, sizi başka bir kıyıya götürecek mükemmel dalganın tam ortasında kendinizi dinliyorsanız…
Gayrimenkul geliştirme, çevre ve atık yönetimi sektörlerinde faaliyet gösteren, son dönemde ise yeni nesil öğrenci evi Univa ile dikkatleri üzerine çeken Erkanlı Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Hüseyin Erkanlı, işte tam da öyle bir dalganın içindeyken yaşıyor korona günlerini. Henüz 20'li yaşlarındayken inşaat projesiyle iş hayatına giren, kendi deyimiyle çok hızlı koşarak kısa sürede önemli başarılara imza atan Erkanlı'nın "hayatımın eşiği" dediği dalga, 40 yaşına girdiğinde almış onu içine… Erkanlı ile altı yıldır yaşadığı dönüşümü ve karantina günlerindeki etkisini konuştuk…
Maden mühendisiyken hayat sizi farklı alanlara yönlendirmiş. Kariyerinizdeki bu değişimin hikâyesi nedir?
-Maden mühendisiyim ama bir kamu kuruluşuna ait kömür madenine indiğimde bu işi yapamayacağımı anladım. Bir daha da madene inmedim. Kriz yılı olan 2000'de inşaat sektörü diğer alanlara göre daha parlaktı. Ankara'da 12 daireli bir inşaat ile sektöre girdim. Aklım hep dünyaya açılmaktaydı. "Nasıl yaparım" diye araştırırken, karşıma Cezayir çıktı. 2002'de Cezayir'de bir şantiye işi almayı başardık. Daha 27 yaşındaydım, insanlar karşılarında patron diye beni görünce şaşırıyorlardı. Ancak aynı zamanda saygı da duyuyorlardı. Cezayir deneyimi bana çok şeyler kattı. Aslında hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Bilmediğim bir dünyada hatalar yaparak hayatı öğrendim diyebilirim. Gelişimim için önemli bir süreçti. Cesaret ve inançla gittim oraya. Türkiye'nin işgücü kalitesi ve tecrübesi bana yardımcı oldu. Orada deneyimden yararlanmayı, kaynakları doğru kullanmayı öğrendim. Bir de bir yere girmek kadar çıkmak için de doğru zaman gerektirdiğini gördüm.
Hayatınızda bu kariyer değişimi dışında bir eşik var mı?
-40 yaşım benim için eşiktir.
Neden?
-Çünkü o yaşa kadar hayatınızda çok fazla şey yapıyorsunuz. Bunlar aynı zamanda sizi geliştiriyor. O gelişimin bir noktasında kendimi sorgulamaya başladım. Hatalarımla yüzleşmeye başladım. O zaman daha iyi insan oluyorsunuz. En azından geçmişe göre daha iyi insan olma çabasına giriyorsunuz. Bu nedenle hayatımda 40 öncesi ve sonrası çok farklı. Daha iyi insan olma çabası bana şunu da gösterdi: Bu süreçte baktım ki iş hayatım da çok daha verimli geçmeye başladı. Bence bunun sebebi huzur. Huzurla çalışınca verimin de arttığını gördüm.
Nasıl farklılıklar oldu sizde?
-Kendime düşünmek için zaman ayırıyorum. Empatinin gücüne inanıyorum. Empati size adaletli olmayı ve dürüstlüğü de kazandırıyor. Ben yalana katlanamıyorum. Yine de hayat siyah ve beyazdan ibaret değil. Gri yanları olduğunu bil, o çerçevede hayatını yönlendirmeyi öğren. Bir buçuk yıldır her gün meditasyon yapıyorum. Bir meditasyon aplikasyonu yükledim telefonuma. Bu bir ses meditasyonu. Sinirli olduğum, çabuk tepki verdiğimi düşündüğüm anlarda kendimi rahatlatmak için istedim bunu. En önemli problemlerden biri odaklanamamak. Beynin kontrol edilmesi lazım. Odaklanıp, öncelikleri belirleyebilmek önemli. Bunun için de beyni rahatlatmak gerekiyor. Şimdi sırada yoga var. Yogaya başlamayı planlıyorum.
Önceliklerinizi sorsam?
-Bunu iş ve kişisel olarak yanıtlamam gerekiyor. İşteki önceliğim yatırımlarımız. Hedefleri sıralamak, önümüzdeki problemleri çözmek ve yola devam etmek önemli. Hayata dair önceliklerimde ise ailem ve kişisel gelişimim var. Bizden önceki kuşağın iş insanlarına bakıyorum; abilerimiz tatile gitmeyi ayıp sayarlardı. Ben artık tatilimi ihmal etmiyorum. Ayrıca tali hedeflerle bir süredir uğraşmıyorum, ana hedeflere odaklanıyorum ama bugünü de kaçırmamaya çalışıyorum.
Disiplinle aranız nasıl?
-Çok planlıyımdır. Sabah 6:30'da kalkarım. Eşim de benimle birlikte kalkar. Saat 07:00'de spora başlarım, 08:30 gibi de kahvaltımı ederim. Gündemi mutlaka okurum. Saat 09:30'a kadar yabancı yayınları okurum. Sonra işe sıra gelir. Koronavirüs öncesinde haftada iki-üç kez öğle arası 40 dakika kadar koçumla vücut çalışırdım. Hafta sonları arkadaşlarımla golf oynardım. Golf eskiden bana uygun bir spormuş gibi gelmezdi. Sonra bir arkadaşım aracılığıyla İstanbul Golf Club'a üye oldum. Bana çok iyi geldi. Kendimi geliştirmek istiyorum. Hatta hedefim uluslararası golf sahalarında oynamak.
Pandemi dönemi özellikle sosyal yönleri güçlü kişileri daha fazla zorluyor. Yalnızlığa alışmak fikri size nasıl geliyor?
-Hayat bir denge. Hayata entegre olmayı seven bir insanım. Ben de pandemi sürecinde kendimle kalmayı keşfettim. Aslında bunu kendime düşünmeye zaman ayırmaya karar verdiğimde görmüştüm. Bu alışkanlık pandemi döneminde işimi kolaylaştırdı. Düşünmek çok kıymetli bir şey. Ama yalnızlık çok uzun sürerse sanırım yapamam.
Pişmanlığı düşünürken, yaptıklarınızın mı yoksa yapamadıklarınızın mı muhasebesi öne çıkar?
-Yapamadıklarımın. Odağımı çok bozmadan, yeni fikirler, işler, yatırımlar yapmayı önemsiyorum. Beynim böyle çalışıyor. Hayalim öğrenci yurtları alanında dünyaca tanınmak. Univa markasını, Türkiye'den dünyaya açılan bir zincir yapmak istiyorum. Bütün konsantrasyonumu buraya toplamış durumdayım. Elbette yeni yatırımlar da var gündemimde, bir teknoloji yatırımına hazırlanıyorum ama odağımdan ayrılmadan yoluma devam edeceğim. Felsefem; çok yol değiştiren yolunu bulamaz.
AŞIRI SAĞLIKLI BESLENİRİM
Spora yönelmek, beslenme alışkanlıklarınızı da değiştirdi mi?
-Yemek yemeyi çok severim. 40 yaş sonrasındaki değişim, yemek yeme biçimime de yansıdı. Eskiden çok hızlı yerdim. Bunu da yavaşlattım. Tai mutfağı ilgimi çekmeye başladı. Aşırı sağlıklı besleniyorum diyebilirim. Sebze ağırlıklı besleniyoruz genellikle. Örneğin öğleden sonra ara öğün olarak bir rutinim vardır: Manda yoğurduna zencefil, zerdeçal, keten tohumu, zeytinyağı, karabiber ve bademle karıştırıp yiyorum. Pizzayı bile sebzeyle, un kullanmadan yapıyoruz eşimle.
Nasıl bir arkadaşsınız peki?
-Ben çok iyimser biriyim. Genellikle mutluyumdur. Şakalaşmayı seven bir adamım. Mizah yönüm güçlüdür. Gezmeyi, gülmeyi severim. Negatif ortamlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Sosyal bir insanım.
ÇÖPLÜK KOKUSUNU SEVERİM
Türkiye'de atık yönetimi konusunda ilklerdensiniz… Bu alana nasıl girdiniz?
-Üniversitede iki alan ilgimi çekiyordu; atıklar ve çevre. Bence atık, geleceğin işi. Büyük bir sanayi kolu, ayrıca faydalı bir iş. Hep aklımda bu alana girmek vardı. Ankaralılar bilir, Mamak çöplüğünden geçerken, bir koku gelir ve genellikle rahatsız eder. Ben o kokuyu içime çekerim. Cezayir'de inşaat yaparken Avrupa ile de etkileşimim oldu. Orada atık yönetimiyle ilgili örnekler gördüm. Daha sonra Türkiye'de AB ile uyum sürecinde getirilen atık yönetimi mevzuatı fırsat oldu. Erksan Atık şirketini kurdum. İlklerdendik. Zorlu, Sabancı gibi büyük grupların atık işlerini aldık. Önemli işler yaptık. Atıklar toplum sağlığı açısından önemli. Örneğin şimdi de koronavirüs sürecinde tıbbi atıklar çok önemli.
Artık hepimiz tıbbi atık üretiyoruz. Nasıl gelişecek bu alan sizce?
-Evet, normalde tıbbı atıklar hastane ve laboratuvarlardan çıkıyordu. Ama şimdi hepimizde en azından maske var. Maskeler, eldivenler çöplere atılıyor. Bilinçsizce atılırsa virüsün yayılması tehlikesi var. Yerlere atanlar var. Çöplerden de kağıt toplayıcılara bulaşma riski söz konusu. Yani çok önemli bir mesele. Düşünsenize 500 bin kişi hayatını atık toplayarak kazanıyor. Aileleriyle birlikte 2 milyona yakın kişi demek bu. Bu atıkların ayrı depolama kutularında toplanması gerekiyor. Bununla ilgili toplama konteynırları geliştirmek üzere çalışma yürütüyoruz. Maske otomatları ve yanında bertaraf üniteleri konulabilir. Bununla ilgili çalışıyoruz.