Alexander Kokoskeriia
Koleksiyon ilhamını, Fransız modaevinin efsanevi arşivinden alıyor. Kreatif direktörü Kim Jones, son derece titiz işçilikten oluşan, şiirsel, dramatik, gösterişli ama aynı zamanda o kadar da sade, rafine ve zamansız bir koleksiyona imza atmış. Kilit parçalar arasında Christian Dior'un ikonik H kesimine gönderme yapan katlanmış, siyah deri yakalı sweatshirt’ler ve yağmur damlalarını andıran, cam boncuklarla süslenmiş lacivert takım elbiseler ve ince paltolar yer alıyor. Diğer gösterişli parçalar arasında, siyah saten balon kollu ve arka yırtmaçlı bluzlar, kısa bomber ceketleri sayabiliriz. Kemerli kimono ceketler ve Dior'un 1948 Pondichéry elbisesinden bir motifle işlenmiş pembe saten bornoz, 18. yüzyıl erkek giyiminin zenginliğini çağrıştırıyor. Birbirinden farklı ve özellikle couture kumaşlardan oluşan her parça, içinde barındığı gösterişli minimalizmi sayesinde erkek moda dünyasında adeta yeni bir yol çizdi.
Moda devi yeni koleksiyonunda tarihi bir zaman makinesi gibi kullanarak markanın zengin mirasıyla geleceği keşfe çıkmış. Kreatif direktörü Pharrell Williams ve NIGO’nun ortak vizyonuyla şekillenen bu çarpıcı koleksiyon köklerini Japon işçiliği ve kültürel referanslardan alıyor. İpek Speedy çantalar, sakura pembesi Damoflage kayak takımları ve Shippo desenli Dandy monogramları dikkat çekici. Göze çarpan diğer özellikler arasında Koi ve Fuji koleksiyonu logosu, çay ve sake seti sandıkları ve karmaşık tasarımlı sos şekilli kavramalar var. Koleksiyonun ikiliği, sokak giyiminin başlangıcından rafine terziliğe kadar olan evrimini adeta karşımıza sunuyor. Chore ceketleri sakura pembesi ve zeytin derisi baş yapıtlarına dönüştürülürken, NIGO'nun arşivindeki Japon itfaiyeci ceketleri zengin detaylı trikolara ilham kaynağı oldu. Sol veya sağ ayakkabıdan bağımsız olarak aynı ayak izlerini yaratacak şekilde tasarlanan büyük loafer'lar bile iki tasarımcı arasındaki ayrılmaz bağın ipuçlarını veriyordu.
Marka, benzersiz ustalığını bir kez daha göstererek zamansız ve oldukça cüretkar tasarımlar yaratmış. Kreatif direktörü Veronique Nichanian, renk ve dokuya kusursuz hakimiyetiyle, gündelik yaşamı bir sanat formuna yükselten ve modern zarafete dair incelikli bakış açısıyla sınırları nazikçe zorlayan bir sunum yaptı. Koleksiyonda öne çıkanlar arasında kusursuz dikilmiş iki kruvaze şık takım elbise vardı. Günümüzün erkek giyim dünyasına hakim olan ‘oversized’ silüetler yerine Hermes ceketlerin keskin oranlarını defile boyunca korudu ve pantolonları ise sade ve akıcı formlarda sunuldu. Koleksiyonun renk paleti başlı başına bir başyapıttı. Vanilyanın zıt tonlarıyla yumuşatılmış kahverengi, bronz, krom yeşili, kömür grisi, lacivert, çakıl taşı ve seladon mavisi gibi tonlar, koleksiyona enerji, tatlılık ve iyimserliği katma arzusunu yansıtacak şekilde özenle seçildi.
2025-2026 Sonbahar Kış erkek giyim koleksiyonu, sadeliğin gerçekte ne anlama geldiğine dair derin ve kişisel bir bakış açısı sunarak sıradan olanı olağanüstü olana dönüştürdü. Dramatik dış giyimden lüks bavul markası Rimowa ile işbirliklerine kadar, Owens bir kez daha yüksek tasarımı işlevsellikle birleştirerek ustalığını gözler önüne serdi. Koleksiyondaki termal içlikler, sivri omuzlu bluzlar, ‘oversized’ kapüşonlu üstler, geniş paça pantolonlar, asimetrik fermuarlı parkalar, ‘bomber’ deri ceketler tasarımcının imzası olan gotik bakış açısıyla yeniden göğe yükseldi. Bunlara, yalnızca tasarımcının tipik androjen modellerine değil, aynı zamanda daha olgun, dolgun vücutlu erkeklere de uyacak şekilde tasarlanmış, endüstriyel fermuarlarla çizgili kutu gibi yün paltolar katıldı ve tasarımların aslında yaş ve fiziğin ötesinde olduğunu moda severlere bütün çıplağıyla gösterdi. Podyumun her tarafını saran mistik sis, Owens'ın hem işlevsel hem de fantastik parçaları üretme ve sunma yeteneğinin bir kanıtıydı.
