HAKAN ATİS
Onun üretken ve dinamik kişiliği Türkiye’nin siyah beyazdan renkliye geçtiği yılların özeti gibi. Kişisel künyesinde çalışkanlık, müzik, spor, aile sevgisi, arkeoloji, doğa ve deniz tutkusu, ekip çalışması, diplomasi yeteneği, Anadolu’dan dünyaya bakabilme yetisi, iletişim duayenliği, hümanizm, Atatürk çizgisinde vatanseverlik ve İzmir sevdası yer alıyor. Eskişehir’de 1983 yılının sonbaharında tanıdığım, aradan geçen yıllarda bileğinin hakkıyla hocaların hocası unvanını kazanan; akademi dünyasında üretkenliği, sonuç odaklılığı ve projeci yönüyle zirveye tırmanan Prof. Dr. Murat Barkan’dan söz ediyorum. Seçkin bilim insanımız toplumumuzu beyaz cam eliyle adeta hipnotize eden sabun köpüğü akımlara kapılmayan, ülkesi için günü 48 saat gibi yaşayan, çalışmaktan yorulmayan adanmış bir kuşağa mensup. Ayrıca görüşleri ve hizmetleriyle Türkiye’yi aydınlatan efsane rektörüm Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in iz bırakan öğrencilerinden… Bu ayrıcalık onu hayatın her alanında başarının ve yeniliğin öncülerinden biri haline getiriyor. Bu hafta üzerine titrediği ‘Türkiye ve yat turizmi’ başlıklı görüşlerine değineceğim.

YÜKSELEN DEĞER
Küresel analizleriyle dikkat çeken Hindistan merkezli 6Wresearch adlı kuruluşun ‘Türkiye Yat Pazarı 2024-2030’ başlıklı araştırmasına göre yat yapımı ve turizmi sektörlerinde tahmin edilen büyüme bu dönemde yüzde 13.7 olarak raporlanıyor. Bir başka dikkat çeken sayısal veriyi daha aktarayım… Türkiye’nin 2023 yılında elde ettiği turizm geliri 54.3 milyar USD oldu. 2024 hedefimiz ise aynı döviz cinsinden 60 milyar olarak belirlendi. Bunu önemsiyor ve destekliyorum. Yazımı geçen yıl ülkemize şu kadar yat geldi, bu kadar gelir elde edildi diyerek veri tablosuna dönüştürmek istemiyorum. Kıyı uzunluğu 8333 km olan şahane bir ülkenin yıldan yıla çok daha fazla dikkat çekeceğine eminim. Uluslararası turizm talebinin tanım ve kapsamının çok sık aralıklarla yoğun değişimler yaşadığına dikkat çeken Anadolu Üniversitesi AÖF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Barkan da, tarihe özellikle şu notu düşüyor: “Vurguladığım değişimin sıklık ve yoğunluğu küresel ölçekte rekabetin şiddetini artırdı. Boyutlarını genişletti. Beklentiler, hemen her sezon çeşitleniyor! Bu durum talebi yapılandıran beklentileri doğal olarak biçimlendiriyor. Turizm artık stratejik rekabet ilişkilerini iyi yönetme becerisinde ulaşılan düzeye göre, yani talepler yaratılabildiği ölçüde kazanıyor veya kaybediyor. Biliyoruz ki turizm sezonu artık sadece mevsimlere göre biçimlenmiyor. Bu alana odaklanan ülkeler stratejilerini yıllık temelde ve asgari orta ölçekli boyutta şekillendiriyor. Küresel iklim değişimlerinin de etkisiyle mevsimlerin birbirine eklemlenmesi; turizmi dört mevsime yayarak hizmet paketlerinin çeşitlendirilmesini kaçınılmaz kılıyor. Bu noktada önemli olan turizm sektöründe deyim yerinde ise hizmet paketinin etkili dil kullanan tanıtım stratejileri ile örtüşen özgün, yaratıcı, dikkat çekici ve hedefe uygun taktikler ve tasarımlarla desteklenmesi, böylece talebin ikna edilmesidir.”
ALGI YÖNETİMİ
Geçtiğimiz günlerde Güney Afrika’dan dönen Barkan’la uzun bir telefon görüşmesi yaptım. İskenderun ve İstanbul’a gitmeden önce ‘Stratejik Yeni Tanımıyla Yat Turizmi’ başlıklı değerlendirmesini ilk kez Hafta okurları için paylaşıma açtı. İzlenimlerimi not defterimden şöyle aktarabilirim: “Yat turizmi sadece varlıklı kişilere yönelik değildir. Bu nedenle devlet desteği ve özel sektör katkısıyla yat kiralama sektörüne ağırlık verilerek ülkemizin payı daha da artırılabilir. Bu mümkündür. Türkiye, yat ve deniz turizmini arkeoloji, doğa, sağlık, gastronomi, kültür gibi alanların katkısıyla çok daha da cazip hale getirebilir. Bugün sektörün mevcut tanıtım strateji ve modelleri büyük çoğunlukla marinalarda sunulan teknik hizmet ve konaklama potansiyelinin resmi içerik bilgileri ile sınırlıdır. Bir başka deyişle mesajlar duygusal hareketlilik yaratma özelliğinden yoksun, kurumsal tanıtım bilgilerinden hareket eden ticari metinler olmaktan öteye gidemiyor! Oysa sunumun ikna gücünü artırmanın ilk ve etkili yolu hedefe uygun stratejiler geliştirmektir. Bunu çeşitlendirmek mümkün lakin ilk akla gelenlerden birini şöyle dile getirebilirim. Örneğin, marina yetkililerinin tekne sahipleriyle takım halinde ve kapsamı önceden belirlenmiş sosyal etkinliklerde daha sık bir araya gelmesidir. Bisikletli orman gezintileri, sualtında bulunan dalışa açık tarihi kalıntılara birlikte inilmesi vb gibi etkinliklerde çekilecek fotoğraf ve videoların online platformlarda ve katılımcıların onayı doğrultusunda paylaşılması ‘mutluluk katsayısının’ hızla artmasına neden olur. Verilmek istenen mesajların gücünü artırır. Bu tarz paylaşımların turistler aracılığı ile kendi platformlarında paylaşılması ise en önemli tanıtımdır. Bunlar elbette çeşitlendirilebilir. Türkiye’nin önü yat turizmi alanında da son derece açık. Önemli olan kısa, orta ve uzun vadeli yol haritaları oluşturup bunların amaca uygun iletişim açılımları ile desteklenmesidir.”
PRUVA’DAN ÖNERİYORUM
Değerli okurlar, bu konunun ucu, bucağı yok. Önemi ve ayrıntıları hayli fazla. Hedef sadece yat turizmini geliştirmek olmamalı. Sadun Boro’nun mavi anayasa haline getirdiği görüşlerinden de yararlanmak gerekir. Hatta onları içtihat olarak kabul etmek önemlidir. Örneğin koylarımızı temiz tutulmalı, amatör denizciler ve yat sahipleri arasında denizciliğin evrensel nezaket ve yardımlaşma ilkeleri gönüllü olarak uygulanmalı, marinaların işletme giderleri nedeniyle ülke şartlarına göre çoğu tekne sahibini zorlayan kira giderleri gereken vergi kolaylıkları ve diğer ekonomik paketler sağlanarak çoğunluğun kolayca ulaşabileceği noktalara çekilmelidir. Bitmedi… Artvin’den İskenderun’a kadar sadece amatör denizcilerin tekne bağlayabileceği, atıp çekeceği özel ve uygun fiyatlı barınaklar inşa edilmelidir. Bu konu öylesine önemli ve ayrıntılı ki dilerim en yakın zamanda Artvin, Trabzon, Samsun, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, İzmir, Muğla, Antalya ve Mersin’de ‘Yat Turizmi-Marina Sektörü - Amatör ve Profesyonel Denizciliğin Temel Sorunları ve Çözüm Yolları’ başlıklı üst düzey toplantılar yapılır. Amatör denizcilik camiasından isimlerin yanı sıra İMEAK Deniz Ticaret Odaları ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri tüm sorunları değerlendirir. Çözüm yollarına yönelik yol haritaları belirlenir. Unutulmamalıdır ki boşa geçen zaman ve değerlendirilmeyen fırsatlar Türkiye’nin aleyhinedir. Benden söylemesi… Ülke olarak avantajlarımız hayli büyük. Gelişmeleri umutla bekliyorum…
Gelecek haftaya kadar tüm denizcilerimizin pruvası neta, rüzgar kolayına olsun. Esen kalın.