Ece ULUSUM
Son 20 yıldır ne zaman ülkemizde kötü bir olay gerçekleşse önce müziğin sesi kısılıyor. Müzik etkinliklerinin yeniden ne zaman gerçekleşeceğine de yine toplumun ruh hali karar veriyor. Karşı çıkan müzisyene de sosyal medya üzerinden linç mesajları yağıyor. Ne yazık ki ülkemiz yıkıcı bir afetle büyük kayıplar verdi. Acımız tarifsiz, herkes elinden geleni yapıyor ve iyileşmeye çalışıyor.
İlk aksiyon tüm etkinliklerin iptali oldu. Zamanla spor müsabakaları, toplantılar, televizyon şovları rutinine döndü. Toplumun iyileşmesine ve acılarımızın sarmasına katkı sağlamak için müzisyenler konserlerini duyurmaya başladı. Ancak tepkiler çığ gibi yağdı. Sagopa Kajmer ve Gülşen konserlerinin sosyal medyadaki iptal duyurularının altına “Bence bütün konserleri iptal edin, insanın gidesi gelmez” ve benzeri birçok yorum geldi. Zeynep Bastık, ertelenen 14 Şubat konserini 12 Mayıs’a aldığını duyuran paylaşımının altına “Yuh hala konser derdindesiniz”, “Kimsede hal kalmadı iptal edin” gibi yorumlar yığıldı. Bu gibi birçok linç var.
Yazar ve müzisyen Mahmut Çınar yazdığı köşesinde, “İnsanların birlikte şarkı söylemek için bir araya gelmesi, yaşananları görmezden gelecekleri, duyarsızlaşacakları anlamına gelmez; aksine nefes alıp devam etmek için bir duygu dolu vesile, bir hayatta olduğunu idrak etme anıdır bu birliktelik” diyor. Demir Demirkan geçen hafta verdiği bir röportajda “Yaslarımız, ağıtımız içinde bir araya gelebiliriz, şarkılarla anabiliriz kaybettiklerimizi. Konserlerimizde biz bu atmosferi yaşıyoruz. Müzik moral sağlıyor. Bizim müzik yapmak işimiz, bu parayı da bağış yapıyoruz. Bundan daha onurlu biçimde nasıl bağış yapabilirdik?” dedi. Demirkan gibi düşünen birçok müzisyen bir yandan bağış konserleri duyurmaya devam ediyor diğer yandan konserlerini iptal etmesi gerektiğini düşünenlere dert anlatıyor. Bir sohbetimiz sırasında Murat Abbas, “Kültür- sanat etkinliklerinde her şey vur patlasın, çal oynasın formatında değil. Zor zamanlardan geçiyoruz ama böyle dönemlerde sanatın ve müziğin birleştirici, moral veren, ufkumuzu açan dallarına sarılmalı, bu görkemli ağacın altında bir araya gelip gölgesinden faydalanmalı. Konserini iptal etmeyen isimleri pamuklara sarıp, baş tacı yapmak istiyorum artık” demişti. Bu sözleri bugün güncelliğini koruyor.
Hal böyle olunca, müzik sektörü çalışanlarına kulak vermeyenlerin belki de bilime kulak vereceğini düşündüm. Her zaman söylediğimiz “müzik iyileştirir” sözlerinin arkasındaki bilimsel gerçekliği araştırdım.
ARAŞTIRMALAR MÜZİK TEDAVİ EDİCİ OLDUĞUNU KANITLIYOR
Toplumsal olaylar karşısında müziği susturma refleksi olan bir milletiz. Kimisi eğlence diyor kimisi dinimize uygun değil diyor. Zira eski çağlardan beri ilaç niyetine de kullanılıyor. İnsanlık tarihinde ümidin kesildiği hastalarda müzik sayesinde olumlu gelişmeler bile elde edilmiş. Üstelik İslam tarihinde de tedavi yöntemi olarak müziğe sıklıkla başvurulurdu. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kurulan hastanelerde müzik, ruhsal hastalıklarının tedavi edilmesi amacıyla kullanıldı. Günümüzde sesle tedavinin yanı sıra komadaki hastalara müzik dinletiliyor, depresyon ve yoğun olarak tedavisinde kullanılıyor.
İşleri biraz daha bilimsel anlatmak gerekirse, ünlü nörolog Oliver Sacks Müzikofili kitabında uzun yıllar yaptığı araştırmaları kaleme aldı. Her deneyiminde müziğin kişileri yatıştırdığını gözlemlediğini anlattı. Koşuyolu Heart Journal’ın 2014’te yayınladığı Ses ve Müziğin Organları İyileştirici Etkisi başlıklı makaledeyse deneylerde müziğin ağrı hissini azalttığını ve anksiyete de gözle görülür ilerleme kaydettiğini gösteriyor. Frontiers in Psychology Dergisi’nin araştırmasına göre hüzünlü parçaları aslında iyi hissettiriyor. Beynimizde tetiklediği kimyasallarla gözyaşı, artan kalp atışları gibi etkilerle rahatlamamızı sağlıyor. McGill Üniversitesi’nin araştırması ister duygusal ister hareketli olsun, müziğin tıpkı yemek, seks ya da uyuşturucu gibi beyindeki haz merkezini uyardığını ortaya koyuyor.
Astronom, bilim insanı, yazar ve filozof olan İbn-i Sina, Fârâbi’nin eserlerinden çok yararlandığını ifade ediyor. Öyle ki müziği Fârâbi ile sevdiğini ve tıpta ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek tıp mesleğinde tedavi olarak uyguladığını da söylüyor. İbn-i Sina yaptığı çalışmaları için şu sözleri kullanıyor: “Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri hastanın aklî ve ruhî güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele etmek için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli, hoşa gider hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”
Yüzlerce yıl önce müziği mutlu ve hüzünlü günlerde kullanan toplumdan bugüne nasıl geldik, üzerine düşünmek ve müziği hiç olmadığı kadar kucaklamak gerekiyor. Müzik çaldığı sürece dinlemeye, tüm duygularımızla eşlik etmeye ve bir arada olmaya devam etmeliyiz.