Yasemin SALİH
Ekim 2009’da kaybettiğimiz, Türkiye’nin efsane sosyal bilimler profesörü Ünsal Oskay’ın derslerinde kalabalık, amfilere sığmazdı. Çünkü her sözü, akılda kalan, hayatın bir döneminde mutlaka hatırlanan müthiş değerde olurdu. Ben de ondan ders alan şanslı öğrencilerden oldum. Her futbol maçına gittiğimde onun şu sözünü hatırlarım: “Arkadaşlar, stadyumlar açık hava tımarhaneleridir. İyi ki vardırlar, olmalılar. Orada sporla, taraftarlık ruhuyla rahatlar, sonra stadyum dışındaki modern insan olarak hayatınıza devam edersiniz.”
Geçtiğimiz hafta sonunda futbol dünyasının ‘İzmir derbisi’ diye adlandırdığı, Göztepe-Altay maçında çıkan olayları izlediğimde yine Ünsal Hoca’mızı andım. Ancak bu kez tımarhane kontrolden çıkmıştı. Taraftarların rakip tribüne attığı işaret fişeği, bir taraftarın yüzünü yaraladı. Herkes o taraftarın tedavisiyle uğraşırken bu kez intikam için yaralıyla aynı takımı tutan taraftar sahaya inip korner direğini söktü, olayı izleyen karşı takımının kalecisinin kafasına vurdu. Kaleci hastaneye kaldırıldı…
Bunlar bizim ilk kez izlediğimiz saha olayları değil elbette… Ancak bir izlerken “Bir insan nasıl bir öfkeyle çok sevdiği takım için birini öldürmeye kalkabilir” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bu öfke nasıl bu hale dönüşebiliyor?
Bu soruyu Klinik Psikolog, Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Şenol Durak’a sordum. Dünyaca ünlü çalışmalara imza atmış bir isim Durak. Bolu’nun suç analizleriyle ilgili yaptığı çalışma da bunlardan biri.
Prof. Dr. Emre Şenol Durak, öncelikle şöyle bir değerlendirmeyle başladı sorularımı yanıtlamaya: “Öfke çok önemli bir konu. Bir kültürün en önemli yansımalarındandır. Ne yazık ki giderek öfke kontrolü konusunda sıkıntılı bir kültür olma yolunda ilerliyoruz.”
ÖFKE EVRENSEL BİR DUYGU AMA…
Öfkeyi şöyle özetliyor Pro. Dr. Durak; “Öfke temel, evrensel duygulardan biri. Başka bir duygunun yansımasıdır genellikle, ikincil duygu da diyebiliriz. Yani altında incinme, kırılma gibi başka duygular yatar. Öfkelendiğimizde vücuttaki değişim, diğer duygulardan farklı olur. Beyin adrenalin ve noradrenalin hormonları daha fazla üretilir. Kalp daha hızlı atar, başta bir basınç olur, vücut ısısı yükselir, terleme başlar. Bu baskı kontrol edilemeyen davranışlara neden olur.”
Tablo tanıdık ve sorumlusu hormonlarmış gibi görünüyor ancak Prof. Dr. Durak, insanın zamanla bu durumu kontrol etmeyi öğrendiğinin de altını çiziyor. Yoksa tüm dünya kaos olurdu. Peki insan öfkelendiğinde kendini nasıl koruyor?
Prof. Dr. Durak iki davranış olduğunu söylüyor bu durumda: “Beyin yüksek öfke durumunda iki şey söyler; kaç ya da saldır. Kadınlar genellikle kaçan taraftır. Sağlıklı olan da vücuttaki hormonlar normal seviyeye gelene kadar beklemek; bunu belki de kaçarak yapmak doğru olabilir. Erkekler de bunu tercih edebilirler ama bu her kültürde doğru kabul edilmez. Bazı kültürlerde erkeğin bu durumda saldırması makbuldür.”
Modern insan öfke anında farklı tepkiler geliştirmiş Durak’a göre. Örneğin iş geciktirmenin, küsmenin de öfke yanıtı olduğunu söylüyor. “Kalp kırıcı sözler söylemek, alay etmek gibi davranışlar da ifade edilmemiş öfkenin yansımalarıdır” diyor.
ÖFKEYE TEPKİ ÇOCUKKEN ÖĞRENİLİYOR
Öncelikle her toplumda öfkeye neden olan konular farklı olabiliyor. Nelere aşırı öfkeleneceğimizi de yine kültürümüz belirliyor. Bunun da psikolojide iki belirleyicisi var: Özdeşim ve özdeşleşme. Ve şöyle açıklıyor bu durumları:
Birincisinde, bizi büyüten anne-babanın hayata verdiği tepkilerle özdeşizdir. Onlar hayatla nasıl başa çıkıyorsa biz de öyle yaparız. Ergenken bunu yanlış bulur, “Asla annem gibi olmayacağım” deriz ama yaşımız ilerledikçe onlar gibi olduğumuzu kabul ederiz.
Özdeşleşme ise rol modellerimizden topladığımız küçük davranışlarla kendimize kurguladığımız bir davranış modelidir. Bizi etkileyen öğretmen, ünlü bir sanatçı vs gibi insanlardan küçük küçük şeyler alıp benliğinize katarsınız. Eğer şiddet; spor kültürünüzün bir parçası haline gelmişse o taraftar kendisinden bekleneni yapar. Çok fazla seçim şansı yoktur.
'O ANDAN NE HATIRLIYORSUN?'
“Bir klinik psikolog olarak, eğer o gece gözaltına alınan iki saldırganla terapi şansınız olsaydı ne sorardınız” diye merak ediyorum. Prof. Dr. Durak’ın yanıtı hızlı oluyor: “Keşke böyle uygulamalar olsa… Ben o gece onlara ‘maçtan ne hatırlıyorsun’ diye sorardım. Çünkü yaşadıkları basınç şuurun gitmesine neden oluyor. Seni o sahaya iten, saldırmaya iten fikir neydi? Bunu tetikleyen düşünceyi hatırlıyor musun? Daha önce yaşamış mıydın? O zaman ne yapmıştın? Şimdi neden kontrol edemedin? Bu soruların yanıtlarını düşünmelerini sağlamak önemli. İnsanlar istatistik değil, her birinde bir hikaye var. Özellikle şiddet eylemlerinde davranışın temelini anlamak önemli.”

COVID SONRASI SORUNLAR EKLİYORUZ
Prof. Dr. Emre Şenol Durak’ın dikkat çektiği bir başka konu da bazı dönemlerin öfke gibi duyguları tetiklediğiydi. “Örneğin COVID-19 sonrasında globaldeki meslektaşlarımla psikolojik sorunların artacağı beklentimiz var. Bunun önlenmesi için herkes çalışma yürütüyor. Çünkü bir bocalama durumu var. Yasaklar, kaygılar, arkasından normalleşmiş gibi görünen bir yaşam devam ediyor” diyen Durak, modern dünyada teknolojiyle gelen erişim kolaylığının da bazı sonuçları olduğunun altını çiziyor. Diyor ki; “Bugünün insanları birçok şeye bundan 20-30 yıl önce yaşayanlara göre daha kolay erişiyor. Kolay erişilen şey ise anlam ve değer duygusunu yitiriyor. Hayat kolaylaşıyor ama tatmin duygusu azalıyor. Bu hızla artan bir durum ve bizi zor günler bekliyor.”
Peki sosyal medya, öfke patlamalarının sorumlusu mu? İşte Durak’ın yanıtı: “Tam olarak suçu ona atmak mümkün değil. Denge kurmak gerekiyor. Sağlıklı, köklü, anlaşıldığımızı hissettiğimiz ilişkilere ihtiyacımız var. Anlamlı ilişki dağarcığımız giderek zayıflıyor. Sosyal medyadaki linç de bir öfke yansıması. Bu nedenle önleyici çalışmalar gerekiyor. Ruhsal tedavi merkezlerinin daha erişilebilir hale gelmesi gerekiyor.”
İŞTE ANAHTAR DAVRANIŞLAR
Prof. Dr. Emre Şener Durak, öfke kontrolü için yapılabileckleri sıralıyor:
- Davranışa geçmeden önce mola ver. Düşün. Tepkinin ne olacağına karar vermek için bu molayı kullan.
- Seni neyin kızdırdığını iyi düşün. Bunu karşı tarafa en iyi nasıl ifade edebileceğine karar ver. Eğer bunu yapmazsan, üstünü örter, sonra yeniden ilişkine normalmiş gibi devam ederken çok daha büyük öfke patlamaları yaşayabilirsin.
- Eğer karşındaki kişi mola vermiyorsa, onu yalnız bırakıp mecburen mola vermesine sebep ol. Telefonla konuş, başka bir şeye yönel ve ondan uzaklaş. Bunun yerine ona kurallarınızı sıralarsanız, yapması gerekenleri söylerseniz bu hata olur.
- Beynin doğru düşünme yeteneği için spor, müzik, resim gibi sizi mutlu eden uğraşlara yönelin. “Kafayı dağıtmak” öfke kontrolünde önemli bir yardımcıdır. Yürüyüşe çıkın, bir kahve için, alakasız bir işle uğraşın. Mizah duygunuzu güçlendirin.
- Öfke, affetme duygusunu baskılar. Bütün olumlu duyguları baskıladığı gibi affetmemizi de engeller. Affetmeye odaklanın.