Yasemin SALİH
36 yıllık bir hazır giyim markası olarak metaverse evreninde mağaza açtınız. Nasıl bir felsefeyle bu açılım kararı alındı?
Bu aslında benimle ilgili bir durum değil. Şirkette yönetimde olan yeni jenerasyonun başının altından çıktı tamamen. Ben de onlara açık, özgür bir çalışma alanı sunma sözü verdim. Altı kişilik bir kadro bu yeni jenerasyon. Onların bulundukları çevre, sosyal ortam farklı. Biz de onlara kendilerini ifade etme şansı veriyoruz. Ben de “Aklım basmıyor, saçma bir şey bu” diyebilirdim ama öyle değil. Eğer gelecek buysa, yeni jenerasyon bunu istiyorsa saçma değildir. Sanal gerçeklikte kendilerini ifade etmek istiyorlarsa, bu markayı o dünyaya taşımalıyız dedik. Yoksa ben de bu işlere yabancıyım.
Peki, nasıl olacak? Yani bu dünyada nasıl bir pazarlama ve mağaza yapılanması kurgulandınız?
Şu anda 20 parçalık bir NFT koleksiyonu tasarladık. Bu parçalar e-ticarette satılacak. Gençler, bu parçaları NFT olarak satın alıp, kendi game (oyun) dünyalarındaki avatarlarına giydirebilecekler. Bunun için GoArt Metaverse yazılım ile anlaşma yaptık. Bu da sanırım bizim sektörde dünyada bir ilk oldu. Ayrıca koleksiyon eğitimini de metaverse dünyasına taşıdık. Çalışanlarımız kendi avatarlarını oluşturmayı ve onlar aracılığıyla eğitime katılmayı deneyimledi. Metaverse dünyası çok ilginç elbette. Sadece Türkiye için değil, tüm ülkeler için yeni yeni öğrenilen bir kavram. Sanal dünyanın meraklıları, avatarlarını tıpkı bu dünyada olduğu gibi trend markalarla giydirmek istiyor. Sevdikleri markaların metaverse evrenine adapte olmuş koleksiyonlarını talep ediyorlar. Biz de onlara bu koleksiyonu sunuyor ve NFT olarak satıyoruz. Çünkü sanal dünyada da marka bağımlılığı var.
Sanal dünyada neden marka bağımlılığı olsun ki? Orada bağımlılıklardan arınmış, daha özgür bir dünya kurma şansımız yok mu?
Aslında metaverse evrenindeki avatar da gerçek dünyadaki sosyal çevreyle bağlantılı. Fiziki çevresine, metaverse evrenindeki avatarını x markasıyla giydirdiğini; onun saatini, otomobilini kullandığını söylüyorlar. Aslında fiziki dünya ile aynı mantık. İnsan her alemde insan.
İşin içine otomobil, saat de girince markalar arasında iş birliği fikri geldi aklıma, var mı böyle bir plan?
Çok doğru bir yere parmak bastınız. Metaverse evrenine bizim kadar yatırım yapan marka sayısı az. Balenciaga, Louis Vuitton, Chanel gibi markaların yatırımları var. Bizim de bu alanda iş birliği yapabileceğimiz birkaç marka öne çıktı. Şu anda görüşmeler yürütüyoruz.
Avatar dünyasında insanların kendilerini farklı biçimlerde ifade ettiklerini görüyoruz. Süleyman Orakçıoğlu’nun avatarı ne olurdu?
Evet, ben de avatarımı yapacağım. Benimki bir süper kahraman olurdu. Bir sihirbaz olmak isterdim. İnsanlara sürekli yardım eden, ihtiyaçları olduğunda hemen koşan, kurtaran bir sihirbaz. Zaten Damat&Tween’in kalıpları da “büyülü” olarak nitelendirilir.
Sizin bu dünyada “kahramanım” dedikleriniz var mı?
Olmaz mı? Kahraman da desek olur ama ben daha çok rol model olarak hayatımda özel bir yer veriyorum o insanlara. Ne yazık ki şu anda hayatta olmayan dayım ve amcam benim rol modellerimdi. Küçük şeylerin peşinde olmayan insanlardı. Onların dışında arkadaşlarım, meslektaşlarım da var rol model aldığım.
Metaverse evreniyle ilgili son soru: Sırada hangi yatırımlar var, bu işin sonu nereye varacak?
Biz bu alana yatırım yapmaya devam edeceğiz. Bu yıl 10 milyon TL’lik yatırım yaptık. Şu anda bu alanda yolun başında olan dört start-up girişimine yatırım yaptık. Bir metaverse şirketine ortak olduk. Farklı projeler göreceksiniz bizden.
Peki, fiziki yatırımlar da devam edecek mi, yoksa geride mi kalacak?
Hayır, fiziki yatırımlar geride kalmayacak. Müthiş bir yatırıma imza attık. Beverly Hills Polo Club ile iş birliği yaptık, markayı Türkiye’ye getirdik. Sekiz aydır görüşmeler sürüyordu. Türkiye temsilciliğini aldık. Markanın Türkiye’deki yapılanması; koleksiyonlar, dijital ve fiziki altyapı tamamlandı. Yerli bir örme grubuyla ortaklık yaptık. Bu ayın sonunda beş mağaza açıyoruz. Önce Türkiye ile başlayacak, sonra tüm bölgeye yayılacak bir planla hareket ediyoruz. Ayrıca yeni markaların Türkiye lisansını almak üzere devam eden çalışmalar var. Fiziki mağazalarımız bizim için çok önemli. Dubai’de beş mağazaya ulaştık. İtalya’da büyüyoruz. Polonya’ya odaklandık şu sıralarda. Öte yanan Afrika’yı da ihmal etmiyoruz. 83 ülkede 211 yurtdışı mağazaya ulaştık. Yurtiçinde de 200 mağazamız var. Yüzde 93 ihracata çalışıyoruz. Bu yıl Orka Holding olarak 40 milyon dolarlık ihracat hedefimiz var. Toplam ciro hedefimiz ise 100 milyon dolar.
Bu kadar geleceğe yatırım yapan bir patron, Yeşil Mutabakat için neler yapıyor?
Biz, pet şişe atıklarından takım elbise yapan bir markayız. Geri dönüşüm ve sıfır karbon konusu bizim için çok önemli. Bütün fabrikalarımızı Yeşil Mutabakat’a uyumlu hale getirdik. Fabrikalara güneş enerjisi yatırımı yapıyoruz. Ayrıca koleksiyonlarımızda da geri dönüşüm projelerimizi devreye aldık. Artık kendin üret-kendin harca dönemindeyiz. Şu anda üç yeni fabrika açma planımız var. Bu üç binayı da sıfır karbon stratejisiyle hayata geçireceğiz.
Pandemiyi nasıl geçirdiniz?
Öncelikle henüz pozitif olmadım. Salgının başındaki 75 günlük kapatma süreci bir şoktu. Bizim için tek bir gün bile mağaza kapatma söz konusu olamazken, 75 gün müthiş bir süreçti. Bir anda rutin çalışma temponuzun dışına çıkıyorsunuz. Kendini yönetmek devreye giriyor. Ancak siz kaptansınız ve bu şoku yaşama şansınız yok. O stres içinde kararlar almanız gerekiyor. Ben bu sınavda çok soğukkanlı davrandığımı düşünüyorum. Oturdum; önceki global salgınları araştırdım. Başı, sonu, etkileri… Ve hepsinin bittiği gerçeği var. Bize düşen etkiyi en aza indirmek. Şansımız, nakit akışının çok iyi olduğu bir şirkette bulunmaktı. 2012’de yüzde 30’luk yabancı yatırım almıştık. O grup diğer yatırımlarından çok kötü etkilendi. Bunu fırsat olarak gördük ve hisselerimizi daha düşük bir çarpanla geri aldık. Şu anda EBITDA’mız üç katına çıktı. Başka talepler de var yatırım için ama şimdilik düşünmüyoruz.
Bu patron Süleyman’ın pandemi deneyimi, peki vatandaş Süleyman nasıl etkilendi?
“Mükemmel de bir anda yok olabilir” duygusunu verdi. Her şeyi eksiksiz yapmanızla olay bitmiyor. Dışınızda gelişen olaylar var. Kendime dedim ki; “Karşılaştığın zorluklarla sonuna kadar mücadele et. Sonuç olumsuz olduğunda da çok etkilenme, bunun da bir nedeni vardır. Belki böylesi senin için daha iyidir.” İyi demişken, farklı şeylere yöneldim pandemide. Eşim Ahu ile arı ürünlerine yatırım yaptık. Kâr amaçlı değil ama kendini döndüren bir yatırım.

KENDİME İYİ BAKIYORUM
Arı ürünleri, iyi beslenme vs.. Sağlığınıza bu dönemde daha fazla dikkat ettiniz mi?
Bu tam da “her işte bir hayır vardır” durumu. Arı ürünlerimizi düzenli tüketiyorum. Propolis ve arı ekmeğini her gün düzenli olarak kullandım. Bence bu nedenle koronavirüse yakalanmadım. Günde birkaç kez pastil gibi arı ekmeği alıyorum. Eşime, dostuma da gönderiyorum. Onlar da alıştı. Spor yapmayı ihmal etmedim. Spor salonunda düzenli bir programım var. Ayrıca yürüyüş yapmayı da ihmal etmiyorum. Yüzmeyi çok sevdiğim için yazın gelmesini iple çekiyorum. Vücudu paslandırmamak, esnekliğini korumak lazım.
“PATRON” DEĞİL, “HOCAM” KELİMESİNİ SEVİYORUM!
Tüm şapkalarınız içinde en çok hangisini seviyorsunuz?
Ben aynı zamanda İstanbul Sanayi Odası’nda Dış Giyim Meslek Grup Başkanıyım. TİM’de Marka Konseyi Başkan Yardımcısı olarak görevlerim var. Şirkette yönetim kurulu başkanıyım vs… Bana birçok unvanla hitap ediyorlar ama ben tüm bunların içinde en çok “hocam” denildiğinde mutlu oluyorum. Onu seviyorum. “Patron” değil, “hocam” kelimesini seviyorum. 20 yıldır Mimar Sinan Üniversitesi’nde marka yönetimi dersi veriyorum. Buradan işe aldıklarımız oluyor. Gençlerin güncelle pek ilgileri yok, bakış açıları farklı. Onlara elimden geldiğinde öğütler de veriyorum. “İş hayatında iyi oyuncu olacaksanız, iyi gözlemci olun” diyorum. Bunun için de çalışırken iş hayatına atılmaları gerek. Onlara bu konuda da destek vermeye çalışıyoruz.