Derin Avcı
Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk hamam eseri ‘Kapıağası Yakup Ağa Hamamı’ tüm ihtişamı ile Gen Group yatırımcıları Alper Karavar ve Gürol Yığar tarafından ‘Olden 1545’ ismi ile kentin yeme-içme haritasına kazandırıldı.
Olden 1545’de bizleri neler bekliyor, buranın konseptinden bahseder misiniz?
Alper Karavar: Olden 1545’de konuklarımızı tarihin derinliklerinden, lezzetin olağanüstü zevkine ve büyülü bir atmosfere davet ediyoruz. Mimar Sinan’ın Samatya’da bulunan İstanbul’daki ilk hamam eseri ‘Kapıağası Yakup Ağa Hamamı’ tüm ihtişamı ve büyüsüyle Olden 1545 olarak hizmet veriyor. Olden 1545, atmosferiyle zaman çizelgesinin durduğu, alternatif hikayelerin dokusundan kokusuna, ışığından havasına kadar şehrin tüm hücrelerine işleyen ve modern dünyanın masalsı görseliyle kayıtsız kalınamayacak, şiirsel bir mekana dönüştü.
Gürol Yığar: Konuklar, Olden 1545’in taş duvarları, tarihi mermerleri ve orijinal hamam öğeleriyle sihirli bir anda buluşurken, Türk füzyon mutfağının en özel tatları ile unutulmaz bir lezzet yolculuğuna çıkıyoruz. Tarihi yarımadada 16. yüzyılın dünyasından, anın biyografisini işleyerek Olden 1545 ile şehrin yeni bir sırrını da aralamış oluyoruz. Olden 1545, mimarisi ve mistik atmosferiyle büyülerken, özel menüsüyle de konuklarına unutulmaz bir gastronomi deneyimi yaşatıyor.
Restoran zincirinin, kent kültürünün hafızasını tazelemek gibi bir misyonu da var… Bu lokasyonları seçmenizin bir sebebi var mı?
A.K: Kesinlikle var! Bugüne kadar maalesef yeme-içme sektöründe varlık gösteren tüm iyi markalar İstanbul’da yaptıkları yatırımları hep belli başlı lokasyonları hedef alarak tasarladılar. Oysaki İstanbul; tahmin ettiğimizden de fazla medeniyete ev sahipliği yapmış, her sokağında bir tarih her caddesinde bir iz olan, yaşayan bir şehirdir. Bu motivasyondan hareketle diğer marka, kişi ve kurumlardan ayrı olarak insanların alışkın olduğu yeme-içme lokasyonlarının dışında, oldukça önemli yapıların değerlerini geri kazandırmak bizim için en belirleyici hedeflerden biriydi.
Peki Olden 1545’te gastronomi tutkunlarını nasıl lezzetler bekliyor, imza tabaklarınızdan bahseder misiniz?
G.Y: Farklı kültürlerden ilham alarak özenle hazırladığımız menümüz ile misafirlerini geçmişin büyüsü ve modern dünyanın kurgusuyla eşsiz bir lezzet yolculuğuna çıkarıyoruz. Anadolu’nun geleneksel tatlarını dünya mutfağı ile buluşturarak Türk füzyon mutfağının en yenilikçi tatlarını ve pişirme tekniklerini lezzetseverlerin beğenisini sunuyoruz. Tadım menüsü, soğuk-sıcak başlangıçlar, zengin kırmızı et, beyaz et, deniz mahsulleri, taze sebzeler, spesiyal kokteyller ve enfes tatlılar ile göze ve damağa hitap ederek, misafirlerimize tam bir gastronomi deneyimi yaşatıyoruz.
Tadım menümüzde yer alan Amuse Boushe, Füme Uskumru, Kuzu Gergan ve Deniz Mahsulu Kokoreç misafirlere küçük bir lezzet şöleni yaşatıyoruz. Başlangıç olarak; Bonfile Ezme, Çipura Ceviche, İçli Köfte ve Anadolu Peynirleri öne çıkarken, ara sıcakta Ahtapot Şiş, Kuzu Kebab Yakitori ve Deniz Mahsullü Kroket gastronomi dokunuşları ile zenginleşiyoruz. Izgara Deniz Levreği, Dry Aged Antrikot ve Lahos Tandır ana yemeğin favori lezzetleri arasında. Anadolu Mutfağının geleneksel tatlılarından Yanık Sütlaç ve Bal Kabağına, Profiterol ve 1545 Kek eşlik ediyor.
Mekanda yer alan ‘More Than Old Bar’ın konseptine gelirsek… Nasıl bir ambiyans var? En iddialı kokteylleriniz neler?
A.K: ‘More Than Old’ yani eskiden daha fazlası… Mekanın tarihsel izlerini en orijinal haliyle sunan çok özel bir bar… Gen Group olarak ‘eski’ ve ‘tarihi’ kavramlar arasındaki farkı ortaya çıkarma çabamız bir yana dursun, yapıları eski hallerinden de güzel hale getirmek adına enerji, fikir ve yetenek gibi tüm kaynaklarımızı seferber etmeyi kendimize misyon edindik. Bu fikirden yola çıkarak 500 yıllık hamamın külhan bölümü olarak kullanılan taş tüneldeki kısmını, tarihi dokuyu bozmadan Olden markasının şıklığı ile taçlandırıp, İstanbul’un en mistik barlarından birini elde etmiş olduk. Taş duvarlar ve orijinal tünel formu içinde dokuyu bozmadan inşaa edilen mermer bar ve mekana özel seçki müzikler zaman tünelinde bambaşka bir deneyim yaşatıyor… Mi’Mar, Mest, Latife, Pare, 1545, Fevk ve Mahperi Olden’ın imza kokteylleri arasında.

Michelin, Gault&Millau gibi küresel rehberlerin Türkiye pazarında giriş yapması, fine dining’e olan yaklaşımı sizce nasıl şekillendirir?
A.K: Biz ticari stratejilerimizi kurgularken grubumuzdaki tüm işletmelerin kendi alanlarında önce bölgesel olarak sonra da global anlamda en iyiler arasında yer almalarını sağlayacak yollar aramaktayız. Bu arayışımızda tabii ki yalnız değiliz, sektörel anlamda bizler gibi başarılı olmak konusunda ısrarcı bolca marka var. Bu durumdan dolayı başarı avcılarından oluşan sektör sahnesi de bir rekabet ortamı oluşturuyor. Böylesine başarılı markaların rekabet içerisinde olduğu bir ödüllendirme sistemi tabi ki tüm markaları daha iyi olmak için motive ediyor ve bu motivasyon rekabet ile doğru orantılı olarak artmaya devam edecektir.
Ekonomik dengelerin sürekli değişmesi, Türk tüketicilerin dışarıdan yeme-içme hizmeti almasını nasıl etkiliyor size göre?
G.Y: Ekonomik dalgalanmalar tabii ki her sektörde olduğu gibi yeme-içme sektöründe de tüketicinin daha temkinli adımlar atmasına daha kontrollü harcamalar yapmasına ve hatta rutin sosyalleşmelerini bile bozmasına sebep oluyor. Her ne kadar biz işletmeler olarak üzerimize düşen sorumluluğu elimizden geldiği kadar yaparak enflasyon oranından daha az oranda zamlar yapmaya çalışıyor olsak da misafirlerimize yansıyan zam oranlarına engel olamıyoruz.
İki genç yatırımcı olarak yollarınız nasıl kesişti?
A.K: İşletme üzerine eğitim aldım ve reklamcılık geçmişim var. Bir dönem gençlik festivalleri düzenliyor ve sponsorluk çalışmaları yapıyordum Bir festival sürecinde Gürol Yığar ile tanıştım. İşletmeci ve aynı zamanda önemli bir saat firmasının yönetim kurulu başkanı olan Gürol Yığar ile çözüm ortaklığı yapmaya başladık.
G.Y: Kuruluş hikayemiz pandemi dönemine dayanıyor. Salgın yasakları nedeniyle sadece otel restoranlarının açık olduğu 2021 yılında tüketici talebini görerek, The Galata İstanbul Hotel MGallery'nin terasına Mesai Karaköy'ü açtık ve ilk günden yüzde 100 doluluğa ulaşarak ciddi bir başarıya imza attık.
Gen Group olarak sonraki adım nedir?
A.K: Her geçen gün yeni markalar kurarak büyüme yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Mekanlarda aradığımız en temel konu, nasıl bir hikayeye sahip olduğu. Mevcut mekanlarımızın hepsinin çok özel hikayeleri var. Yeme-içme, turizm, tekstil, art-work ve teknoloji üzerine çok farklı noktalarda yer alan dinamikleri sektörlerinin en iyisi olarak, yenilikçi ve vizyoner bir bakış açışıyla buluşturuyoruz. Yeme-içme sektöründe Mesai Karaköy markası ile çıktığımız bu yolda, 2022 yılının Kasım ayından itibaren 70.000’den fazla misafiri ağırlayan Olden 1772 ile büyük bir ivme yakaladık. İtalyan kahvesi konsepti ile hayata geçirdiğimiz Genova 1050’nin ikinci şubesini açmaya hazırlanıyoruz. Mimar Sinan’ın çok özel bir eserini Olden 1545 olarak, yeme-içme hayatına kazandırdık. Son olarak, İstanbul silüetine nazır lezzet ve eğlencenin yeni adresi ‘Nite’ restoranı, boğazın incisi Ortaköy’de açtık. Çok yakında İtalyan mutfağının tüm lezzetlerini Visorante’de tadacağız.