TUNÇ DİPTAŞ
Kral Nemrut, kendisine boyun eğmeyen Hz. İbrahim için meydanda devasa bir ateş yaktırmış ve onun ateşte yakılması emrini vermiş.
Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp tutuşturmuşlar. Öyle büyükmüş ki yangın; yalazı semaya varmış, dumanı yaylayı sarmış. Nemrut’un askerleri, İbrahim peygamberi mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Karınca görmüş gökyüzüne ulaşan alevleri. Telaşla göle koşup bir damla su almış ağzına; yola çıkmış. Diğer karıncalardan biri ateşe doğru koşan karıncanın telaşını anlamayıp sormuş:
“Nereye gidiyorsun?”
“Nemrut, Hz. İbrahim için ateş yaktırmış; onu ateşte öldürecekmiş. Ateşi söndürmek için su taşıyorum.” Diğer karınca kahkahalarla gülerek: “Senin taşıdığın o bir damla su, ateşi söndürmez ki.”
Karınca ağzında taşıdığı damlayı eline alıp şöyle demiş: “Olsun; hiç değilse safım belli olsun.”
Yıl sonu hedeflerini tutturma, satış rakamlarını artırma, kariyer hedeflerini gerçekleştirme, kısacası başarı elde etme baskısı altında olan yöneticilere, iş sahiplerine bu hikâyeyi sıkça anlatırım. Onlar cüzdanıyla ahlakı arasında kalıp benden tavsiye istediklerinde derim ki “En azından safınız belli olsun.”
Dünya, son on yıl içeresinde satış baskısı altında verilen hırslı kararlar neticesinde meydana gelen şirket skandallarıyla doludur. Bu skandallar, insanı sadece rakamlardan ibaret gören, sadece satış yapma odaklı, her ne olursa olsun kazanma üzerine kurulu şirket kültürünün bir sonucudur.
Kendi hedeflerini tutturmak için başkasının omuzlarına basanların, daha fazla kazanmak için yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenlerin, kendini öne geçirmek için takım arkadaşlarını suçlayanların, biraz daha fazla satış yapmak için verdiği sözleri tutmayanların, zayıf gözükmemek için dürüst davranmayanların, sıkıştığında cüzdanını tercih edenlerin oluşturduğu bu yapı karşısında ahlaklı kalmak zordur.
Çünkü ahlakı ikinci plana atanlar ilk dönemeci hızlı dönerler, hedeflerine çabuk ulaşırlar. Etrafındaki insanları başlangıçta kolayca etkileri altına alırlar. Müşterilere altı boş güven aşılar ve kısa vadede başarı elde ederler.
Ahlakı yozlaştırarak elde edilen kısa vadeli bu başarı, ahlaklı kalmak isteyen liderler ve çalışanları ilk etapta zorlar. Haksız bir rekabet ortaya çıkarır. Doğruları yapmak, dürüstlükten yana tavır almak, insanı merkeze alan bir yönetim sergilemek için cesaret gerekir.
Ancak son dönemde yapılan araştırmalar ahlaktan yana saf tutan liderler ve şirketlerin uzun vadede dört alanda fayda gördüğünü kanıtlıyor:
1) Şirket içinde ait olma hissi kuvvetlenir. Çalışanlar hem birbirlerine hem de yöneticiye güven duyar. Güven daha hızlı çalışmanın ve daha yüksek performansın anahtarıdır. Özellikle kriz zamanlarında bunun faydası mutlak şekilde görülür.
2) Müşteriyle sağlam ve sürdürülebilir bir ilişki kurulmasını sağlar. Müşteri, ahlakından endişe etmediği bir kuruma ve lidere güven duyar ve hizmeti ya da ürünü satın almaya devam eder.
3) Toplumun desteği alınır. Bu da şirket içi motivasyonun artmasını sağlar.
4) Birbirine güven duyan ekipler ve sadık müşteriler kâr marjının artmasına katkıda bulunur.
General Elecktric CEO’su Jeck Welch’in şirket yönetimi kültürüne getirdiği geleneksel düşünce Kazan-Kazan üzerinedir. Bu düşünce modelinde hem şirketin hem de çalışanların kârlı olması hedeflenir. Her ne pahasına olursa olsun başarıya ulaşılmalıdır.
Ahlaklı liderlikte ise durum farklıdır. Kazan-Kazan-Kazan mantığı geçerlidir. Kişi ve kurumların yanında toplum da kazanır. Her ne pahasına olursa olsun kazanma düşüncesi yerine uzun vadede sürdürülebilir ve güvenilir ilişkiler kurma söz konusudur.
Gerçek başarıya açılan kapı ahlaklı olmaktan geçer. Tıpkı bir damla suyla ateşi söndürmeye koşan karıncanın yaptığı gibi ahlakın yanında saf tutma zamanıdır.