Helin KAYA
8 Mart Kadınlar Günü’nün ardından, sahadaki kadın kahramanlarımıza verdik sözü: “Kadınlar, toplumun görmek istediği kalıplara kendini sokmasın. Bunu yapacak o güç aslında içinizde.”
Şeyda Kalkan: Deprem bölgelerinde iletişimi sağlayan kadınlar oldu
29 yaşındaki Şeyma Kalkan, 2017 yılından bu yana arama kurtarma bünyesinde gönüllü olarak çalışmalarda bulunuyor. Asıl mesleği nalbantlık… Aynı zamanda, arama kurtarma, dağcılık, sualtı arama kurtarma için dalış eğitimi olmak üzere pek çok alanda lisans sahibi. Kadınların her meslekteolduğu gibi enkaz çalışmalarında da görev alabileceğini vurgulayor.
Deprem bölgelerinde ne gibi çalışmalarda bulundunuz?
Enkazdan çok sayıda cansız beden çıkardık. Umudumuz her geçen dakika azalırken, 86. saatte Neslihan Hanım’ın kurtarılmasıyla tüm umutlarımız yeşerdi. Ne yazık ki bilinci yaşadığı şokun etkisi nedeniyle yerinde değildi. 3 yıl öncesindeki yaşanan olaylardan bahsediyordu bize. Doğru yanıtlar alamayınca sağ kalan tanıdıklarına soru sormak durumunda kaldık. Tüm bu kurtarma süreçlerimizde madenci arkadaşlarımız bizlere çok destek oldular, hep beraber bu süreci tamamladık. DASKUT Arama Kurtarma olarak zaten bize bir lokasyon belirlemişlerdi ama o çevrede herhangi bir ses olan her yere koştuk. Yaşananlar çok zordu, hala çok zor hepimiz için. Böyle zamanlarda cinsiyet algısı da yok oluyor. Çünkü o esnada cinsiyet ayrımının olabilmesi mümkün değil. Orada kadın erkek değil, insan olmak var. Gücünüz, kuvvetiniz yardım bekleyen insanları görünce geliyor zaten yerine, “Hiç taşıyamam” dediğiniz şeyleri taşır halde buluyorsunuz kendinizi. Aç, susuz yaşayamam diye düşünüyorsunuz ama insanları enkazdan kurtarabilmek için bunlar aklınıza bile gelmiyor.
Yaşananlar hayata nasıl bir pencereden bakmanızı sağladı?
Ben normalde çok duygusal bir insanım. Fakat orada, o otobüsten ilk indiğimizde sadece kendime şunu tekrarladım: “Sen güçlü olmalısın ki, seni teselli etmek zorunda kalmasınlar. Sen onlara koş.” Daha önce hiç karşılaşmadığım bir trajedi ile karşı karşıyaydım. En sonunda bir çocuğun cenazesi karşısında artık kendimi tutamadım. Yığılmamak için kimse beni görmesin diye enkazın çatısında bulunan güneş enerjisinin bulunduğu yere gidip arkasına saklandım. Her şey çok zordu, orada bir kadın olmak diye bir şey yok. Bir can kurtarmak için elinizle yer kazıyorsunuz, bunun tamamen insan olmakla alakası var. Ulaştığımız cansız bedenlere sadece ceset diye bakmadık. Hatıralar var, insanlar var, yaşanmışlıklar var… Bir kadın olarak orada olmanın insanlarla iletişim ve anne çocuk ile iletişim açısından artı olduğunu söyleyebilirim. Bölgede sinirler bir hayli gergindi ve ekiplerle tartışma yaşandığında biz kadınlar olarak müdahale ediyorduk. İletişimin sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlamaya çalıştık. Deprem bölgelerinde iletişimi sağlayan kadınlar oldu.
Tıpkı deprem bölgesinde olduğu gibi kadınların her alanda faaliyet gösterebileceği ile alakalı neler söylemek istersiniz?
Atatürk’ün bir sözü var: “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur”. Cesaret, kudret her şey kadınlarda var. Bizler sadece ataerkil bir toplumun bireyleri olduğumuz için, geleneksel bir algıyla büyütüldüğümüz için, her zaman “Kadın yapamaz, kadın güçsüzdür” sözlerini duyduk. Evimizde çocuğumuzu büyütürken bir kızı prenses gibi yetiştirme arzusuna sahip olduğumuz için bu algı hala yer edinmiş durumda. Ama bunların deprem bölgesinde hiçbir şekilde geçerliliği yok. Bir kadının kudretinin vücudunda, zihninde hep olduğu söyleyebilirim. Hiçbir kadın, “Ben ne yapabilirim ki? Benim gücüm neye yeter ki?” diye düşünmesin. Ben enkaz başında 50 yaş üstü bir kadınla çalışarak yaşam aradım. O yüzden hiçbir kadın toplumun görmek istediği kadın figürüne kendini sokmasın. O güç içinizde ve o güç aslında sizsiniz.
Melek Yılmaz: İnsanlar enkazı televizyon başında görüyor, biz içindeyiz
Bahçelievler Belediyesi itfaiye görevlisi olan 43 yaşındaki Melek Yılmaz, belediyede arama kurtarma eğitmeni olarak çalışmalarını yürütüyor. Yılmaz; afet bilinci, kentsel arama kurtarma, yangın eğitmenliği, Kandilli Rasathanesi rota eğitmenliği ve afet akreditasyon eğitimlerini tamamlamış ve 13 yıllık bir tecrübe ile çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.
Hangi bölgelerde görev aldınız?
Hatay merkez Odabaşı Mahallesinde görev aldım 2 hafta boyunca. Yanımda görev alan arkadaşlarım farklı yerlere gittiler arama kurtarma için fakat ben sabit olarak o bölgede kaldım. Şehirler, bölgeler farklı olsa da acı her yerde aynı.
Deprem bölgesinde arama kurtarma çalışması yürüttünüz, neler yaşadınız bu süreçte?
Arama kurtarma ekibinde kadının yeri çok önemli. Kızım İskenderun’da okuyordu ve oradaydı, deprem sonrası enkazdan çıkarıldı. Hatta deprem gecesi uyandıran oydu bizi. O gece nöbetteydik, dinlenmek için uykuya daldığımız sırada kızım uyandırdı bizi. Ben evladımı göremeden görev yerine yola çıktım. Kızımı 2 hafta sonra görebildim. Anne olmak, kadın olmak orada bambaşka. Orada duygu değişimleri o kadar yoğun ki, bir kadın gözüyle yaşamak çok daha farklı. Annelerinin koynunda çok çocuk gördüm hayatını kaybeden, bunları anlatmakla yaşamak arasında çok fark var. Ama orada kadın olmak, derleyici toparlayıcı bir rolü size veriyor. Güçlü olmaya çalışıyorsunuz etrafınızdaki afetzedelere yardım edebilmek için. İnsanlar enkazı televizyon başında görüyor, biz ise enkazın içerisindeyiz. Burada her şey tahmin edilenden çok daha zor. Yardıma ihtiyacı olan insanlara koşarken, “Güçlü olmalıyım” diyorsunuz kendinize. Bu hayatta kadının yapamayacağı hiçbir şey yok.
Sinem Güngören: Kadın beraberinde merhamet getiriyor
Deprem çalışmalarına yıkımın en çok yaşandığı şehirlerden biri olan Hatay’da devam eden 49 yaşındaki Sinem Güngören, İBB İstanbul Gönüllüleri olarak lojistik ve depolama bölümünde görev alıyor. 2019 yılında İstanbul Gönüllüleri’nin kurulmasından itibaren pek çok saha operasyonunda aktif görev alan Güngören, ayrıca ekibin eğitim komisyonunda bulunuyor.
Hayatına dokunduğunuz depremzedeler ile aranızda nasıl bir bağ oluştu?
Öncelikle bu yoğun duygular içerisinde depremzedelere yardım götürmenin yanı sıra onlara dokunabilmenin, acılarını paylaşabilmenin öneminin altını çizmek isterim. Acılarını paylaşıp, hissetmek adına bütün enerjinizi sarf ediyorsunuz. Yorgun bir halde çalışmaya devam ederken, bir çocuğun gelip sarılması veya bir depremzedenin, “Sizin geleceğinizi biliyorduk” demesinden daha kıymetli bir şey yok. Bu tamamen sizi motive etmeye, enerjinizi yenilemeye ve daha çok insana dokunmaya teşvik ediyor.
Orada bulunmak sizde nasıl bir etki bıraktı?
Yeryüzünde kadının eliyle güzelleşmeyen tek nokta bile yoktur. Kadın gelirken beraberinde merhametini de getiriyor. Bir ortamda tüm bunlar birlikte buluşuyor ise orası fiziki olarak ne kadar kötü olsa da vicdani ve huzur bakımından güzel ve yaşanılabilir oluyor. İnsan yaşamını dört duvar içerisinde sürdüremez. İnsan yaşamını merhametin olduğu, vicdan sesinin çıktığı ve sevginin olduğu yerde sürdürür ve devam eder. Demem o ki, fiziki olarak saha ne kadar zor olursa olsun ruhani olarak tüm zorluklara kadınlar bir anne şefkati ile göğüs geriyor.