ADA ÜNLÜ
Dior ile Maria Grazia Chiuri… Saint Laurent ile Anthony Vacarello. İki büyük marka. İki büyük kreatif direktör.
Bu sene Paris Moda haftasına bu iki isim damgasını vurdu. Bunun nedeni ise, geçmişi bugüne uyarlamakta gösterdikleri yaratıcılık oldu. Ve her ikisi de, “kadınlar için özgürlük” dediler.
Fendi ve Valentino'da çalıştıktan sonra 2016 yılında Dior'a kreatif direktör olarak transfer olan
Maria Grazia Chiuri, Paris Moda Haftası’ndaki son koleksiyonu için 1960'lara geri döndü. Chiuri bu dönemi, 'modanın atölyeden çıkıp dünyayı fethettiği' dönem olarak tanımlıyor. Bu dönem, insanların kişiye özel “haute couture” tasarımlardan, mağazalara, yani hazır giyime yönelmeye başladığı zamanları işaret ediyor.
Dior markası ilk Miss Dior butiğini 1967 yılında, hazır giyim devrimi modayı değiştirirken açtı. Dior’un bu değişim sürecine katkısı, markanın eski Kreatif Direktörü Yves Saint Laurent’ın öncülüğünde, 1966 yılında ilk Rive Gauche koleksiyonu olan Miss Dior’u ortaya çıkarması ile başladı. Marc Bohan tarafından başlatılan ancak asistanı Philippe Guibourgé'ye emanet edilen bir kadın giyim serisi olan Miss Dior, kadın modasında dönüşüme liderlik etti
Chiuri de her zaman, hazır giyimin demokrasiden ziyade yeni bir müşteri türünün, yeni bir kıyafet için altı ay beklemeye tahammülü olmayan “couture müşterilerinin” kızları olduğunu savundu.
2024 koleksiyonunda Miss Dior’dan ilham alan, dönemin özgür kıyafet kodlarını yeni bir boyuta taşıyan Chiuri, dönemin klasik modellerini zarif günlük “siluetlere” dönüştürdü.
Chiuri, bu ruh halinin Miss Dior serisinin temsil ettiği özgürlüğü çağrıştırmak için tasarlandığını söyledi ve ekledi: "Bir kadının, butikten tepeden tırnağa giyinmiş olarak çıkabilmesini istedim.”
Hintli sanatçı Shakuntala Kulkarni'nin heykellerinin fon oluşturduğu koleksiyonun sahibi Maria Grazia Chiuri, “özgür kadınsılığı” vurgulamayı hedeflediğini belirtti. Defilede modeller, Hintli sanatçı Shakuntala Kulkarni tarafından tasarlanan heykelleri ellerinde taşıdılar. Zaten, Chiuri'nin defileleri sırasında kadın sanatçılarla işbirliği yapmayı seviyor. Kulkarni'nin imzası niteliğindeki kamıştan yapılmış armatür benzeri kadın figürlerini çağrıştıran bu heykeller, bir yandan bedeni 'giydiren, koruyan ve dönüştüren', diğer yandan da 'bir tür kafese hapseden' bir anlam taşıyor. Diğer yandan, koleksiyon bazı kesimlerce fazlasıyla ‘tekrardan’ ibaret olduğu eleştirileri aldı.
Saint Laurent'da ise Anthony Vaccarello, Marilyn Monroe'nun 1962'de son kez halkın karşısına çıkarken giydiği 'çıplak elbise'sinden esinlenerek neredeyse tamamen transparan bir koleksiyon sundu. Anthony Vaccarello'nun Saint Laurent için hazırladığı son koleksiyon, 5 Avenue Marceau'daki tarihi haute couture salonlarının perdeli pencerelerini anımsatan, dış cepheleri zümrüt yeşili kumaşlarla kaplı iki geniş dairesel odada gerçekleşti.
Tasarımcı, ortamın mahremiyet ve 'boudoir' yani yatak odası havasında olmasına odaklandığını ifade etti. Vaccarello, "Giysi ile ten arasındaki mesafeyi en aza indirerek ikisinin etkin bir şekilde birleşmesini ve kumaşın sis gibi buharlaşmasını istedim" dedi.
Saint Laurent’ın Başkanı Francesca Bellettini, 2016 yılında bir açılış için Vaccarello ile görüşmek istedi.
O dönemde Versace için çalışan Vaccarello bu daveti, "Benim için Saint Laurent dünyanın en büyük markası. Tanrı tarafından çağrılmak gibi bir şeydi” sözleri ile anlattı.
Nisan 2016'da Saint Laurent’da Kreatif Direktör olarak çalışmaya başlayan Anthony Vaccarello, göreve geldiğinden bu yana, Saint Laurent'ni geleceğe taşıyan çok yönlü bir vizyon geliştirdi. Sadece birkaç yıl içinde markanın isminden "Yves" ibaresini çıkardı, logosunu değiştirdi ve haute couture'ü yeniden hayata geçirdi.
Kadın siluetini ön plana çıkaran kesimleri kadar, rock'n'roll tarzı ile tanınan 34 yaşındaki modacı, kendi jenerasyonunun en yetenekli tasarımcılarından biri olarak değerlendiriliyor ve o da, Chiuri kadar, kadının özgürlüğünü savunuyor.
