DENİZ BURAK BAYRAK
Modernite ile beraber Anadolu birçok değerini, geleneğini yitirmeye yüz tuttu. Somut ve somut olmayan kültür varlıkları yavaş yavaş kaybolurken, toplumsal ya da bireysel girişimlerle bu kayboluşla mücadele edenler de yok değil. Bunun, kültür-sanat ve müzecilik alanındaki örneklerinden olan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, Avrupa çapında tanınırlığı ve ödülleriyle sembolik bir örnek. Türkiye’nin nüfusuyla en küçük ili olan Bayburt’u müzecilik alanında Baksı Müzesi ile epeyce konuştuk. Sözünü ettiğim Etnografya Müzesi ile belli ki daha çok konuşacağız. “Anadolu’nun bozkırından İstanbul’a ses duyurmak” diyerek projeyi özetleyen müzenin kurucusu, Kenan Yavuz Kültür Vakfı Başkanı ve İrfan Grup Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Yavuz, müzenin tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu söylüyor; ayrıca Yavuz’un doğup büyüdüğü topraklara duyduğu vefanın yansıması. Bu hikâye aynı zamanda 1982’de Bayburt’un Beşpınar köyünden göç eden ailenin 1996’da tekrar köye dönmek arzusuyla başlıyor. 2012’de kültür evi olan yapı 2019’da müze çehresi kazanıyor.

TAŞLARIN KONUŞTUĞU MEKAN
Kenan Yavuz, köklerine sımsıkı bağlı bir iş insanı. Petkim Genel Müdürlüğü, SOCAR Türkiye Enerji AŞ’de CEO’luk gibi lider pozisyonlarda endüstriye yön veren Yavuz’un üzerinde özellikle durduğu konu köyden kente göç olgusu ile yitirilen geleneksel değerler. Bu olumsuz dönüşüme karşı Kenan Yavuz ve ekibi, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi ile unutulan değerleri gün yüzüne çıkarmak ve bunları evrensel bir boyuta taşımayı amaçlamışlar. Yaşanmışlıktan hareket eden yönetim, 24 bin m2 alandaki 26 mekânın yüzde 90’ını köydeki yıkılan evlerin taş malzemelerinden üretmiş. Bu 5 bin ton doğal ve yeniden kullanılabilir malzeme ediyor. Böylece sürdürülebilir yaşama da büyük bir katkı sağlanmış. Yapı adeta ‘taşların konuştuğu bir mekan’ olmuş. “Müze, betonla çepeçevre sarıldığımız şu zamanda doğayla konuşmayı unuttuğumuz dili yeniden hatırlatıyor.” diyen Yavuz, yeni bir müzecilik anlayışını benimsiyor ve mekân için ‘eko-müze’ terimini kullanıyor.
“TARİHİ DENEYİMLETİYORUZ”
Müze birçok bileşenden oluşuyor. Alana girince sizi ‘Çini Maçin’ ve ‘Kapı’ kalıcı sergileri karşılıyor. ‘Tarihî İsimler Anıtı’ ile açık hava sergi alanları sıralanıyor. Amfi tiyatro, taş kütüphane, konser, etkinlik ve atölye alanları birçok sanat etkinliği için hazır. Yavuz’a “Sizin farkınız ne?” diye soruyorum: “Müzeler genellikle eser sayılarıyla anılırlar, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi ise yüz yıl öncesine ait sosyal yaşamı deneyimletiyor. Bizi öne çıkaran özelliğimiz tarihi, ziyaretçilerimizle birlikte deneyimlemek.” diyor; interaktif bir yapı yaşama geçirdiklerini imliyor.
Somut varlıklarla birlikte davranış metodolojimizi, ninnilerimizi, sevgi sözcüklerimizi kısaca elle tutamadığımız kültürel zenginliklerimizi de kucakladıklarını söyleyen Yavuz, bu bağlamda Anadolu’nun kadim kültürünü gelecek kuşaklara aktarmak amacı ile ‘Bir Sahiplenme Hikâyesi’ isimli belgesel film çalışmasını hayata geçirdiklerini de aktarıyor.
GELENEK VE SANAT İÇ İÇE
Müze yönetimi, kalıcı, dönemsel sergiler ve sanatçı ağırlama projeleriyle müzik, gastronomi, edebiyat, tarih gibi birçok alanda çalışmalar yürütüyor; festivaller düzenliyor. Öyle ki piyanist Gülsin Onay, Serhan Bali, Burak Bilgili gibi klasik müzik ve opera sanatının tanınmış isimleri halkla sanatı buluşturmak için Bayburt’a gitmişler. “GelKöy Projesi ile iç göç başta olmak üzere sosyo- ekonomik ve sosyo-kültürel alanda oluşan hasarları onarmak, bölgenin üretim geleneğini canlandırmayı amaçlıyoruz. Anadolu’nun kadim kültürünü geleceğe taşıyacak belgesel ve film projelerine destek oluyoruz” diyen Yavuz, “harman” kavramını festivalleştirdiklerini de ifade ediyor.
SIRADA GASTRONOMİ FESTİVALİ VAR
Müzenin tanıtım toplantısına vakfın danışma kurulu üyelerinden Şef Murat Deniz Temel de katıldı. O da işin gastronomi kısmını yönetiyor. Bir lezzet düşkünü olarak hemen ayrıntı istiyorum; Temel, “Gastronomi tarafında Londra’da altı şubesi bulunan bir Michelin yıldızlı Humo’nun şefi Miller Prada’yı misafir edeceğiz.” deyip beni en çok heyecanlandıran projeden söz ediyor: “Evlerden topladığımız bakır kaplarda Bayburt’un lezzetlerini tadacağımız bir gastronomi festivali projemiz var.” Böylece mirasın sürdürülmesi politikası da başka bir yolla sağlanmış olacak. Müze her gün 10.00-19.00 saatleri arasında açık.