ŞULE GÖRMEZ
Mimarlık mezunusunuz; aslında sanatla iç içe geçen bir süreç. Peki, tuvalle tanışma yolculuğunuz nasıl başladı?
Sanat çocukluğumdan beri içinde olduğum bir yerdi. Çocukluğumda vaktimi en çok geçirdiğim yerlerden biri ise kuşkusuz babamın atölyesi oluyordu. O yüzden tuvalle tanışmam benim için oldukça doğal bir süreçti. Mimarlık eğitimimden sonra sanatın daha çok içerisinde olmak ve bunu hayatımın merkezine almak istediğimi fark ettim. Bu yüzden üniversite eğitimim sonrasında California’ya sanat eğitimini almaya gittim. Geldikten sonra ise resim, profesyonel anlamda hayatımdaydı.
Özellikle ekspresyonizme yönelmenizin belli bir sebebi var mı?
Eserlerimde en çok bireysel duygular ve içsel çatışmaları anlatmayı seviyorum. Bunları da çarpıcı renklerle, keskin fırça darbeleriyle, yer yer dokularla, bazen biçimsel bozulmalarla ve tabi ki metinlerle anlatıyorum. Ekspresyonizm bu noktada kendi özgün görsel dilimi yaratmak için beni en iyi yansıtan akım oluyor.
Tuvalin karşısına geçtiğinizde yapacağınız resmi daha önceden belirlemiş oluyor musunuz? Yoksa her şey o anda mı gerçekleşiyor?
Bir resme başlamadan önce muhakkak beslendiğim en büyük nokta müzik oluyor diyebilirim. Bazen günler öncesinde yapmak istediğim şeyi müzik dinlerken kafamda çizmiş oluyorum. Ya da okuduğum kitaplardan aklımda kalan küçük bir anekdot, eserlerimde yaratmış olduğum senaryonun kıvılcımı oluyor. Daha sonrasında ise tuvale dökmeye başlıyorum. Yani kafamdaki senaryo oluşmadan veya mental olarak bir şey hissetmeden, estetik kaygıyla sırf resim yapmak için bir işe başlamıyorum.
Müzik dışında peki hayal dünyanızı neler besliyor?
Duygular, insanlar, rengarenk şehirler...

Yeni bir sergi heyecanınız var bugünlerde, üstelik bu sizin ilk kişisel serginiz. Duyguları sorguladığınız bu serginin oluşum süreci nasıl gerçekleşti?
Çok uzun bir süredir yoğun ve özverili bir şekilde ilk solo sergime hazırlandım. Artık kendimi hazır hissettiğim anda sanatseverlerin de karşısına çıkmaya karar verdim.
Herkesin kendisinden bir parça bulabileceğini düşündüğüm eserlerimde, izleyiciye sorduğum ‘nasıl hissediyorsun?’ sorusu ise onlardan cevabını almak istediğim en önemli soruydu.
Siz katılımcılara ‘How U Feel?’ diye sorarken ben de size sormak isterim. Nasıl hissediyorsunuz?
Beynimi her zaman iyi ve dinamik hissetmeye kodlamış biriyim. Yaşadığım zorluklarda da olumsuzluklarda da muhakkak bundan bir şekilde yine kendi gücümle sıyrılmayı başarırım. Çünkü sergimin masterpiece ‘I Choose Me’ eserinde de görebileceğiniz gibi önce kendisini seçen kişi, zorluklardan da kurtulmak için, hedeflerine ve tutkularına da ulaşmak için muhakkak kendi özüne dönmelidir. Öğreticilerimiz hayatımız boyunca olacaktır ancak bizi istediğimiz yere yine kendi benliğimiz götürür.
Eserlerinizi çalışırken ne tür hedefleri göz önünde bulundurdunuz?
Ben herkesin yaşamış olduğu içsel çatışmaları bazen de asi bir direnişi kendi dilimden yansıtmaya çalıştım. İzleyicilerden de her tuvalde kendilerinden bir parça bulması benim için ulaşmak istediğim en büyük hedeflerden biridir.
Çalışma süreciniz nasıl gerçekleşti? Hangi teknikleri sıkça kullandınız?
Eserlerimde farklı materyalleri çokça göreceksiniz. Tuval üzeri akrilik çalışmalar üzerinde dokular için yağlı boya, marker ve sprey boya gibi materyalleri kullanırım. Aynı zamanda rölyef çalışmalarım ve dijital illüstrasyon çizimler ile yapmış olduğum karışık teknik eserlerim de mevcut.
Bir sonraki adımınız ne olacak? Hayata geçirmeyi planladığınız yeni çalışmalarınız var mı?
İlk solo sergi çıkışımdan hemen sonra ikinci sergim ve katılacağım fuarlar için şimdiden çalışmaya başladım. Sınırlarımın daha da dışına çıkıp farklı disiplinlerde çalışmayı ve daha boyutlu heykel çalışmalarını da hayata geçirmeyi hedefliyorum.