164 sanatçının 300’e yakın eserinin yer aldığı ‘Ve Şimdi İyi Haberler’, gazete ve sanat arasındaki diyaloğa odaklanıyor. Serginin küratörü Christoph Doswald ile konuştuk...
Serginin aynı anda hem eleştirel hem de iyimser bir mesajı var. Sergiyi ziyaret ettiğinizde son 150 yılı iki farklı boyutta deneyimliyorsunuz. Tarihin gerçeklerini, sanat ve kültürlerin gelişimiyle birlikte takip edebiliyorsunuz ve her iki alana da eleştirel bakmanın ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz.
Sanat ile medya arasındaki ilişkiyi nasıl buluyorsunuz?
Sanat ve medyanın çok önemli bir ortak değeri var: özgürlük. Basının herhangi bir kısıtlama olmaksızın yayınlaması önemlidir; sanat ve genel olarak kültür için bağımsız bir düşünme ve eylem alanında çalışmak çok kritiktir. Bu, demokrasinin ve aydınlanmış bir toplumun en değerli temelidir.
Bu sergide bu ilişkiyi anlatan en en çarpıtıcı örnekler hangileri?
Çok iyileri var ama Andy Warhol belki de kitle iletişim araçlarıyla uğraşan en radikal sanatçıydı. Warhol durumu alt üst etti, stüdyosuna ‘Fabrika’ adını verdi ve baskı makinesinin endüstriyel görsel reprodüksiyonunu benimsedi. Tüketim ürünleri, Hollywood ikonları ve çizgi kahramanlarla yaptığı serigrafi baskıları, 20. yüzyılda ardından en çok düşündüren sanat eserlerindendir…
Nobel Koleksiyonu nasıl oluşturulmuş, koleksiyondan eserleri nasıl seçtiniz ?
Nobel Koleksiyonu, Sayın Nobel’in İsviçre’de bir yayınevinde avukat olarak çalışmaya başladığı 1970’lere kadar uzanıyor. Yeni ofisi için bir sanat eseri almaya davet ediliyor ve ilk ‘Basın Sanatı’ alımını gerçekleştiriyor. O zamandan beri koleksiyon muazzam bir şekilde büyüyor; şu an koleksiyonda 2000’den fazla sanat eseri var. Pera Müzesi’ndeki sergi için kapsamlı ama odaklı bir seçki aradık.
Projenin İstanbul’a taşınma süreci nasıl ilerledi?
Türkiye ile ilişkim, 2013 yılında eşim Dorothea Strauss ile Zürih merkezli Museum Haus Konstruktiv için gerçekleştirdiğimiz bir projeye dayanıyor. Proje “Hot Spot İstanbul” başlığını taşıyordu ve Türkiye’deki önemli kavramsal sanat ortamına atıfta bulunuyordu. O zamandan beri İstanbul’daki çağdaş sanat ortamıyla yakından ilişkiliyiz zaten. Dostlarımız Ekrem Yalçındağ ve Tankut Aykut sayesinde Pera Müzesi ile tanıştık. Sayın Nobel de öğrenciliğinde bir süre İstanbul’da kaldığı için daveti memnuniyetle kabul etti. Süreç COVID-19 pandemisinden önce başlamıştı ve dürüst olmak gerekirse, pandemi epey sorun yarattı çünkü her şeyi yeniden planlamak zorunda kaldık. Pera Müzesi çalışanlarına teşekkür etmeliyim, harika bir iş çıkardılar ve bu zorlu süreçte projeyi yönlendirmemize yardımcı oldular.
Size göre fotoğrafın icadı, sanat ve medya arasındaki bağlantıyı nasıl değiştirdi?
Fotoğraf sanatçılar için yıkıcı bir deneyimdi. Bu teknik buluşla, gerçekliğin görsel yeniden üretimindeki tekeli ve ekonomik temellerini kaybettiler. Fotoğrafları çok sayıda çoğaltabilen baskı makineleriyle bu tehdit daha da büyüdü. Ancak sanatçıların tepkileri güçlüydü: El yapımı, benzersiz ve tekrarlanamaz yeni bir görsel gerçeklik olarak soyutlamayı icat ettiler. Bu, sanat piyasası ve sanatçılar için yeni bir değer yarattı.
“Sergi; gazete ve sanat arasındaki etkileşimin nefes kesen sonuçlarının izini sürerken odak alanı itibarıyla da son 150 yılın bilim, kültür ve siyasetteki en can alıcı meselelerini gözler önüne seriyor.” ― CHRISTOPH DOSWALD
İnternetin ortaya çıkması medya ve sanatın ortak bir tehdidi imi oldu?
Dijitalleşme herkesin düşündüğü gibi medya sektörü için tehlikeli bir durum yarattı: Bilgi artık bedava veriliyor. Habercilik ile haberlerin tüketimi arasında yeni ve sağlıklı bir ilişki kuramazsak, tamamen manipüle edilmiş bir medya toplumu haline geleceğiz. Öte yandan sanat, yeni teknikler veya platformlarla karşı karşıya kaldığında çok zekidir ve hayatta kalabilir. Bu sayede artık sanatçıların blokchain teknolojisiyle başarılı bir şekilde çalıştığını ve dijital dünyanın tehdidine yaratıcı bir yanıt olarak Non-Fungible Tokens (NFT) ürettiğini görüyoruz.