CANAN DEMİRAY
Tim Burton sinemasını seven, gerçekten sever. Gotik estetiğe sahip sinematografisi, birbirinden tuhaf, toplumdan itilmiş karakterlerin melankolik, etkileyici hikayelerini bambaşka, karanlık mizaha sahip bir dille anlatır. Burton’un 36 yıl önce başarılı kariyerinin yolunu açan Beetlejuice, devam filmiyle geçtiğimiz hafta 81. Venedik Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterildi. Bu hafta sonu beyazperde de hayranlarıyla buluşacak filmde orijinal kadrodan yıldızların yanında yeni isimler de var.
Beterböcek karakteri ve tuhaf makyajıyla Michael Keaton yine iş başında. Keaton bu filmin hemen ardından Batman olmuştu. Winona Ryder ilk filmde henüz bir ergendi ve sonrasında şöhrete adım attı. Catherine O'Hara ise birçok yapımla ekrandaydı ancak en son Schitt’s Creek’de Moira olarak unutulmaz bir karakter haline geldi. Devam filminde kadroya; Burton’un kız arkadaşı efsane yıldız Monica Bellucci, geçtiğimiz yıl Poor Things ile Venedik’i fethedenlerden usta oyuncu Willem Dafoe, Leftovers’ın yıldızı Justin Theroux ve Wednesday olarak yeni neslin genç başarılı oyuncusu Jenna Ortega eklendi.
Hey gidi garip kaküllü, yalnız ruhlu, gotik Lydia. Yıllar sonra karşımıza Ghost House adında pek de başarılı olmayan bir televizyon programı olan bir medyum olarak çıkıyor. Lydia’nın televizyon yapımcısı sevgilisi Rory ise sevimsiz bir fırsatçı… Lydia aynı zamanda dul bir anne, Astrid adında kendisinin gençlik yıllarını anımsatan bir kızı var. Astrid annesinin bu hayaletli takıntısından nefret ediyor ve ona pek de inanmıyor. Üvey anne Delia da hayatta ve aralarında, sanatına devam ediyor.
Trajik bir olay tüm aileyi Winter River’da eski perili evlerinde buluşturuyor. Lydia’nın gençliğinde bu evde tanıştığını ve paranormal güçlerini fark etmesine neden olan aile, artık burada yok. Bu Astrid’e annesinden şüphe etmek için bir neden daha veriyor. Ancak Astrid’in sevdiği ve kaybettiği babasıyla yeniden bağlantı kurmaya çok ihtiyacı var. Keşke öteki tarafla bağlantı kurabilmek gerçek olsa… Neyse ki bunun bir yolu var, üç kez söylenmemesi gereken ismi hepimiz hatırlıyoruz öyle değil mi?
Beetlejuice’un nasıl bugüne geldiğini anlamak için geçmişine dönüyor, bu kez eski defterleri karıştırıyoruz. Geçmişinde tutkulu bir aşk yaşadığı ruh emici eski karısı rolünde Monica Bellucci var. Ancak Beterböcek’in aklı hala Lydia’da. Aile Winter River’a dönerken o da öteki dünyada bürokrasinin bir çarkı olmuş ölü ömrünü tüketmekle meşgul. Willem Dafoe ise, bir zamanların aktörüyken öteki dünyada dedektif olarak görev yapan Wolf Jackson karakteriyle karşımıza çıkıyor. Bunu yaparken de yaklaşık iki saat boyunca bolca absürt ve eğlenceli anlar sunuyor.
Tim Burton
“Bu filmde, 35 yıl sonra Deetz ailesine geri dönüyoruz ve şu an nerede olduklarını görüyoruz. Beetlejuice ise hala aynı çılgın karakter; onun hakkında yeni şeyler öğrensek de, özünde değişen pek bir şey yok. Filmi yaparken, tıpkı ilk filmde olduğu gibi, doğaçlama büyük bir rol oynadı. Michael, Winona, Jenna gibi yetenekli oyuncuların doğaçlamalarıyla karakterler adeta yeniden can buldu. Filmi çekmek, benim için inanılmaz sanatsal ve duygusal bir yolculuktu.
Micheal Keaton
“Tim ile üzerinde anlaştığımız şey, eğer bunu yaparsak, filmin teknolojinin gölgesinde kalmaması gerektiğiydi. İnsanların Beetlejuice’u neden sevdiklerini gerçekten bildiklerini sanmıyorum, ama ben sürekli ‘el yapımı’ ifadesine geri dönüyorum çünkü gerçekten el yapımıydı. Ama bence, hikaye orada olmalıydı ve bu hikaye, bana sorarsanız daha da güçlü. Tim, gerçekten hikayeye güvendi.
Winona Ryder
“Yıllardır orijinal ‘Beetlejuice’un devamını bekliyorduk ve bu projenin Tim’in yönetiminde, Michael ve Catherine’in de dahil olmasıyla başarılı olabileceğini biliyorduk. Daha önce hiç bir role geri dönmemiştim, hem de 15 yaşında yaptığım bir filme dönmek oldukça değişik bir his. Tim detaycı ama açık fikirli, bu da onu çok özel kılıyor ve işbirliği yapma hissini getiriyor.
