Müzik sektörü bugünlerde kalabalık… Pandemi döneminde yaşanan üretim patlamasıyla beraber artık yeni sanatçıların isimlerini duyurmaları her zamankinden daha da zor.
Ama bazıları var ki, onca kalabalığın arasında bile parıl parıl parlamayı başarabiliyor… Onlardan biri de, hem Türkçe, hem de İngilizce sözlü, kalite kokan şarkılarıyla, Türkiye’nin R&B kütüphanesini genişleten Seda Erciyes.
Caz ve hip hop gibi türlerden beslenen Seda’nın müzik eğitimi de, en az zevki ve vizyonu kadar taze… “Şarkı yazmaya 5-6 sene önce başladım. Caz sololarını deşifre ederken, öğrendiğim bazı cümlelere sözler yazarak… Şarkı yazımı benim için hâlâ ders çalışmak gibi. Temel piyano eğitimim var, Logic ve Ableton ile de haşır neşirim; besteleri ve demoları bu programlarda yapıp daha sonra çok iyi prodüktörlere emanet ediyorum.” diyerek özetliyor Seda yaratım sürecini. Ortaya koyduğu eserlerle, on yıllardır kariyerini sürdüren pek çok sanatçıya da taş çıkartıyor. Sebebi ise belli… Sanatçılık, sadece yetenekli ve çalışkan olmayı değil, biraz da vizyon sahibi olmayı gerektiriyor.
Solo çıkışları kadar, Dolu Kadehi Ters Tut, Şam ve Mert Demir gibi tanıdık isimlerle yaptığı iş birlikleriyle de adından söz ettiren Seda, her gün sabah 9’dan akşam 6’ya kadar bir yazılım şirketinde çalışarak kazanıyor hayatını… Sony Music Türkiye’nin alternatif müzisyenlere ayırdığı Epic İstanbul ekibiyle yola çıkıp, o yolun devamında bağımsızlığı tercih edenlerden. Müzik hayatının güncel durumunu sorduğumda, “Bir senedir bağımsızım ve kazandığım tüm parayı müziğime yatırıyorum. Gerçekten zor oluyor, hele de şu anki ekonomik şartlarda… Vaktimi dengelemek de mental olarak ağır oluyor. 9-6 bir kariyer, günün diğer saatlerinde ve hafta sonu müzik.” sözleriyle yanıtlıyor.
Ama tüm bu zorluklara rağmen yaratmaya hep hevesli… Müziğini sadece imajıyla değil, görsel sanatlarla da harmanlamaya büyük önem veriyor. Bunun örneklerinden belki de en dikkat çekici olanı, interaktif animasyon klipli eseri, ‘Uçak’.
Şarkının klibinden de anlaşıldığı üzere, metaverse henüz gündemde değilken bile Seda’nın radarındaymış meğer… “Karantinada boş vakitlerimde bir sürü oyun oynadım. Bir gün bir oyun, Superliminal, bana aşırı ilham verdi. Bu oyun bir klip olsa veya bir klibimin oyunu olsa dedim.
Klibin içinde gezilebilse ve her izleyici kendi klibini çekebilse…” diyor Seda projenin çıkış noktasını anlatırken. Asıl şaşırtıcı olan ise, projenin temelini de tek başına atmış olması.
“Ben Unity3D motorunda başlamıştım klibime; ancak bu benim ne işim ne de senelerce uğraşsam bitirebileceğim bir şeydi. Afterwork ekibinin online gezilebilen sergilerine rastladım ve onlarla çalışmak istedim. Yaklaşık 4-5 ay uğraştılar ve içime çok sinen bir klip/oyun ortaya koydular.” derken Seda, ben de onun teknolojiye ne kadar yakın durduğunu bir kez daha fark ediyorum.
Müziğinin görsel sanatlarla beslenmesini önemsemesinin başlıca sebeplerini de şu sözlerle açıklığa kavuşturuyor: “Gerçek dünyanın sıkıcılığından kurtulup, kendi oyun alanıma ve gezegenime geçip, kurallara bağlı kalmadan, istediğim gibi özgürce var olabiliyorum. Müziğimin diğer sanatçılara ne hissettirdiğini, nasıl bir izdüşümü olduğunu deneyimliyorum ve onlardan bir sürü şey öğreniyorum. Daha önce az temsil edildiğini düşündüğüm her şeyi kendi görsellerimde temsil edip birilerinin hislerine dokunabiliyorum.”
İşte böylesine etkileyici bir bakış açısına sahip Seda Erciyes… Şimdiden yurt dışında Türk müziğini temsil edebilmesi de bir tesadüf değil. Hem modaya, hem de elektronik müziğe aşık olan herkesin ortak buluşma noktası, Kitsuné, gibi önemli bir marka gelmiş onun ayağına, ötesi mi var?
‘BELLY DANCER’IN DEĞİNDİĞİ KONUYLA İLGİLENDİLER
Paris merkezli plak şirketiyle piyasaya sürdüğü yeni şarkısı “Belly Dancer”ı ve bu mühim ortaklığın perde arkasını soruyorum Seda’ya… “Kitsuné, email üzerinden bana ulaştı ve markanın konsepti içerisinde bir tekli yayınlamak isteyip istemeyeceğimi sordu. Çok isteyeceğimi söyledim ve elimdeki parçaları dinlettim. “Belly Dancer” ın değindiği konuyla çok ilgilendiler.” dediği an, ben de şarkının hikâyesini ne kadar orjinal bulduğumu belirtmeden edemiyorum.
Eserini nasıl bir duygu patlaması anında yarattığını, toplumun aynası olmaktan çekinmeyen, gururlu edasıyla, şu cümlelerle ifade ediyor: “Bir yılbaşı yemeğinde performansını ortaya koyan dansözden benim çok etkilenişim ve ortamdaki diğer insanların ona garip bakışları bana bu şarkıyı yazdırdı. Dansöz metaforundan yola çıkarak, toplumun yargıladığı, aşağıladığı bütün kadınlara ve queerlere yazdım.”
Yani Seda ‘Belly Dancer’ ile diyor ki; “Biz buradayız ve sizin yargılarınızın o kadar önemi kalmadı ki… Kendi karanlığınızda çıkan cılız seslersiniz sadece.”
Parçanın nakaratı, çıkış gününden beri aklımda: “Utanmadan… Real hustler, belly dancer, every night I’m a money maker.”
Yeni projelerini dört gözle bekliyorum Seda… Yolun açık olsun.

MØ ‘MOTORDROME
2015’te Major Lazer ve DJ Snake’in hit şarkısı ‘Lean On’un çatlak sesli vokali olarak tanınan Danimarkalı müzisyen MØ, üçüncü albümü ‘Motordrome’u sevenleriyle paylaştı. Sevenleriyle diyorum; çünkü sık sık meşhur müzisyenlerle bir araya gelmesine, başından beri arkasında Sony gibi bir devin olmasına ve özünde güncel bir pop yıldızında olması gereken vasıfları barındırmasına rağmen yükselişi yavaş ilerliyor MØ’nun.
Yer yer punk etkileşimlerini hissettiren, temposu yüksek besteleriyle insanın kanını kaynatan, oldukça yetenekli bir MØ ‘MOTORDROME’ electropop bestecisi ve yorumcusu aslında o… Yeni albümü ‘Motordrome’ yarım saatlik, nispeten kısa bir yolculuk. Ama o yolculuğun her anı capcanlı ve dolu dolu. MØ’nun Charli XCX ve Tove Lo gibi sanatçılarla aynı kulvarı paylaşmayı hak ettiğine ikna olmak için, albümün açılış parçaları ‘Kindness’ ve ‘Live to Survive’ı dinlemek bile yeterli.