Yağmurlu bir sonbahar sabahı… Amerika’nın güney eyaletlerinden birinde, küçük bir kasaba terminalinde eski bir otobüs durur. İçinden yavaş adımlarla, yaşlı bir adam iner. Elinde yıpranmış bir bavul, üzerinde bol gelen buruşuk bir ceket… Yüzü, yalnızca yaşın değil; hayal kırıklıklarının, kayıpların, iflasların ve uzun yalnızlık gecelerinin izlerini taşır.
O sabah, 65 yaşındaki Emekli Albay Harland Sanders kendi kendine şu cümleyi fısıldar:
“Tüm olumsuzluklara rağmen yola devam etmeliyim.”
Hayatı boyunca çiftlik işçiliğinden tren makinistliğine, avukatlıktan benzin istasyonu işletmeciliğine kadar birçok işte çalışmıştır. Geçimini sağlamak için neredeyse denemediği yol kalmamıştır. Ve yıllar sonra, cebinde sadece 105 doları, elinde ise çevresindekilerin bayıldığı o meşhur tavuk kızartması tarifi kalmıştır.
Otellere, lokantalara girer, tanıştığı herkese 11 farklı baharatla hazırladığı tavuk kızartması tarifini anlatır. Ancak tam 1009 kere reddedilir. Birçok kişi onu yaşlı ve beceriksiz bir adam olarak görür.
Sonunda, küçük bir restoran sahibi bu tarifi denemeye karar verir. İşte o gün, hikâye yön değiştirir.
Kentucky Fried Chicken (KFC) markasının temelleri atılır. Zamanla KFC, yüzlerce ülkede milyonlarca insana ulaşan dev bir fast food zincirine dönüşür.
Genellikle insanlar başlarına gelen olayları değerlendirirken “doğru” ya da “yanlış”, “iyi” ya da “kötü”, “olumlu” ya da “olumsuz” gibi keskin yargılara başvururlar. Etraflarındaki insanları da hızla kategorilere ayırırlar; şanslı ya da şanssız, başarılı ya da başarısız…
Oysa hayat, siyah ve beyazdan ibaret değildir. Hayat, grinin tonlarında yaşanır. İki kere iki her zaman dört etmez. Matematik gibi değildir. Yalnızca aklın değil, kalbin de devrede olması gerekir.
Hayat; inişleriyle, çıkışlarıyla, kolaylıkları ve zorluklarıyla, başarıları ve başarısızlıklarıyla bir bütündür. Ve bu bütünlük içinde en kıymetli şey, her şeye rağmen yola devam etmeye, gelişmeye devam edebilmektir.
Bir müşteri kaybedildiğinde, yılsonu hedefleri tutmadığında, başarısız bir toplantı geçtiğinde, işsiz kalındığında… Yapılması gereken güçlü bir inançla yola devam etmektir.
Dar bir bakış açısıyla sadece hedeflere ulaşıp ulaşmamak değildir mesele. Önemli olan; zorluklar karşısında ayakta kalabilmek, krizlere dayanabilmek, üzüntülere direnebilmektir. Ve tüm bunların yolu, gelişimi hayatın merkezine yerleştirmekten geçer.
İşte bu yolda rehber olabilecek beş öneri:
- Aklınızı, sizi güçlendirecek bilgilerle besleyin.
Yaptığınız işte derinleşmenizi ya da kişisel gelişiminizi destekleyecek kaynaklar edinin. Her gün en az 30 dakika okuyarak ya da dinleyerek kazandığınız bilgiler, sizi bir üst seviyeye taşıyacaktır. Unutmayın, iyi fikirler kendiliğinden gelmez; onları arayıp bulmanız gerekir.
- Başarıya ulaşmış kişileri analiz edin.
Onların yollarını, yaptığı hataları, karar anlarındaki davranışlarını inceleyin. İlham yalnızca sonuçta değil, süreçte gizlidir.
- Bir koç ya da mentorla çalışın.
Sizi hedeflerinize daha kısa sürede ulaştıracak bir rehberle yürümek, yolculuğunuzu hem hızlandırır hem de derinleştirir.
- Harekete geçin.
Belirsizlik ve korku içinde debelenen çoğu insanın yapamadığı tek şey budur: Adım atmak. Elbette plan yapmak önemlidir. Ama harekete geçmeyen hiçbir plan sizi ileriye taşımaz.
- Aldığınızdan fazlasını vermeye odaklanın.
İnsan, verdiği kadar gelişir. Paylaşmak büyütür. Veren el, alan elden her zaman üstündür.
Kişisel gelişim alanında önemli çalışmalara imza atan yazar ve konuşmacı Brian Tracy’nin söylediği gibi: “Mükemmellik, ulaşılacak bir varış noktası değil; sürekli devam eden, hiç bitmeyen gelişimin ta kendisidir.”
İnsanı başarıya götüren şey, KFC hikâyesinde olduğu gibi bir tavuk kızartması tarifi değil; her şeye rağmen yola devam edebilme cesaretidir.