İngiltere’de bahar Mart ayında başladı bu yıl… Bu keyifli havayı yakalayınca, MINI’nin Oxford’daki modern fabrikasını ziyaret ederken, klasik gerçek MINI Cooper’lar ile Londra sokaklarında turlamayı ve en yeni Cooper S Cabrio’larıyla da gezmeyi fırsat bildik… Fakat yolculuğumuzda bize efsane bir isim de eşlik ediyordu: 2025 model John Cooper Works Cabrio yeniliğini anlatan, John Cooper’ın torunu Charlie Cooper’ın ta kendisi… Mini’nin efsanevi kimliğinde Alec Issigonis’in mühendislik dehası kadar, arkadaşı John Cooper’ın motor sporları vizyonunun da büyük payı var. Cooper, küçük boyutuna rağmen etkileyici yol tutuşa sahip bu otomobili ilk kez kullandığında potansiyelini hemen fark etmiş ve Issigonis’i yarışlara hazırlama fikrine ikna etmişti. Tasarımda “en azla yetinme” felsefesini benimseyen Issigonis ile sürüş deneyimini “en çoğa taşıma” hedefi güden Cooper arasındaki yaratıcı gerilim, MINI’yi sadece verimli değil, aynı zamanda yüksek sürüş keyfi sunan ikonik bir otomobile dönüştürdü. O dönemde BMC yönetiminin erken şüphelerine rağmen Cooper’ın ısrarı ve pistlerdeki erken başarıları, MINI’nin motorsporlarında da kendine yer edinmesini sağladı. 1960’ların başında gelen podyumlar, bugünkü MINI’nin kült statüsünü pekiştirdi ve hâlâ süregelen performans mirasının temelini attı.
Fakat Cooper logosu ve modern MINI’lerin en asi ve en hızlı hali denilince aklımıza öncelikle John Cooper Works GP gelir… 60 yıllık efsanenin kutlaması olarak limited Edition olarak üretilen bu JCW GP’ler, adeta mini bir canavar; sadece sevimli değil, ölümcül hızlıydılar… 302 HP, 0’dan 100’e 5.2 saniye ve 264 km/h son hız ile GP, MINI’nin en güçlü, en hızlı otomobiliydi. Devasa arka kanadı, karbon çamurlukları ve kırmızı gövde destekleriyle tam bir pistçiydi. Yarı-slick lastikler, alçaltılmış suspansiyon ve mekanik kilitli diferansiyel sayesinde virajlara yapışıyor, sadece hızlı değil aynı zamanda son derecede sportif ve keskin sürülüyordu. Tam olarak bir sürücü makinesi kullandığımızı anlıyorduk. Nadir bir lezzet idi. Şehir içinde hava atmak için değil, pistlerde hırçınlaşmak için idi. Diğer yanda John Cooper Works logosunu 2024 Goodwood Hız Festivali’nde tırmanma parkurunda da görmüştük, fakat MINI’nin ilk tam elektriklisinin sportif şekli üzerinde… Nürburgringli Bulldog Racing dev maskotuyla, özel yarış modifikasyonlu bu elektrikli Cooper SE JCW, MINI’nin sportif geleceğine dair güçlü bir mesaj vermişti. JCW rozetine rağmen aynı motoruyla bu küçük elektrikli yine fazlasıyla çevik ve anlık torkuyla çok daha etkileyiciydi. Klasik JCW dokunuşları, kırmızı tavan, iki tonlu 18 inç jantlar, sportif tamponlar ve gövde kiti... İç mekânda ise sentetik deri koltuklar, yarış temalı kumaşlar ve kırmızı dikişlerle süslenmiş detayları halen aklımda… Üstelik yeni OLED ekran üzerinden açılan “Go-Kart” modu ise sadece görünüşte değil, gaz tepkisinde de yarış hissiyatı yaratıyordu. 30 dakikada hızlı şarj, yapay zekâ destekli park asistanı ve uzaktan kumandayla park özelliği gibi teknolojik detaylarla MINI Cooper SE JCW, sadece geçmişe saygı duruşu değil, aynı zamanda elektrikli geleceğe atılmış cesur bir adım olarak herkesin dikkatini çekmişti…
Şimdi, Charlie Cooper ile güneşli bir İngiliz sabahında, tavanı açılmış bir MINI JCW Cabrio’nun başında sohbet etmek, dedesinin hikayeleriyle tarih, tasarım ve adrenalin bir araya nasıl gelir, çok farklı bir keyif zirvesiydi.
ŞIK VE DİNAMİK
MINI ile Cooper efsanesinin 60’lardan bu yana süregelen dostluğu, 2001’den itibaren BMW’nin JCW dokunuşuyla bambaşka bir boyuta taşınmıştı. Artık hızlı MINI’ler sadece bir tuning efsanesi değil, doğrudan fabrika çıkışı bir karakter olmuştu. Peki JCW rozetli bir Cabrio? Evet, bazı otomobil tutkunları eleştirse de, otomobil dünyası çoktan “yaşanacak deneyimlere” dönmüş durumda. Tıpkı Land Rover Evoque Convertible gibi, JCW Convertible da sadece otomobil değil, farklı bir ruh hali. Direksiyona geçtiğinizde tebessüm garantili.
Tasarım tarafında ise kelimenin tam anlamıyla göz alıcı OLED ışıklı dev yuvarlak orta ekran, özel şeritli süet-kumaş başlıklara sahip siyah deri koltuklar, kırmızı ayna kapakları ve hava girişleriyle bezenmiş sportif JCW gövde detaylarıyla mesaj net. Şıklık ve dinamizm bir arada…
Kaputun altında ise şimdiye kadarki en güçlü MINI var. 2.0 litrelik motor, 231 HP ve 380 Nm tork üretiyor. “Yol tutuş önceki nesillere göre daha sakin ama keyif hâlâ dorukta” diyor Charlie… 6.4 saniyede 100 km/h’ye çıkan bu küçük üstsüz roket, spor otomobil ligine selam veriyor.
Yeni MINI Cooper S Convertible, retro-metro-modern tasarımı ve eğlenceli sürüş karakteriyle ne kadar dikkat çeken bir model olsa da, ondan her anlamda %15 daha fazlası olan, daha hızlı ve daha güçlü, maksimumu 245 km/h olan, JCW versiyonunun MINI’nin en eğlenceli Cabrio’su olduğunu ve öncelikli tercih edilmesi gerektiğini söyleyelim. 7-ileri çift kavramalı Steptronic spor şanzımanının ikonik go-kart hissini zirveye taşırken, en keyifli bir sürüşü de beraberinde getirdiğini anlatan Charlie’nin en sevdiği detay ise aktif egzost çıkışına sahip arka difüzör ve kırmızı JCW sportif trim ayrıntılar imiş.
Adaptif suspansiyon, soldaki hafızalı elektrikli ısıtmalı sportif JCW ön koltuklar, Harman Kardon audio, Connected+ Unlimited gibi donanım ise, John Cooper Works tasarım paketinin en belirgin farklılıkları. Konfor erişim sistemi, arka koltukları örten rüzgâr koruyucu, ısıtmalı JCW direksiyon, MINI Head-Up display, MINI Navigasyon AR gibi ekstralar da bonusu.
MINI JCW Convertible sadece bir otomobil değil. O, Britanya’nın yağmurlu kaldırımlarında doğmuş ama güneşli sahil kasabalarında kendini bulan bir keyif aracı… Barbour’dan cricket’e kadar uzanan bir yaşam tarzı. Ve bizce yazın en çok gülümsenerek kullanılabilecek bir gerçek convertible…