Ukrayna savaşını Rusya’da desteklemeyen çok… Ama Putin’in inadı ve hırsı, Ukrayna halkı kadar Rus halkına da zarar verdi. Can ve mal kaybının yanı sıra uygulanan finansal ve sembolik yaptırımlar, Rusya’nın kısa bir süre içerisinde dışlanmasına sebep oldu.
Bu durumun müzik safındaki en önemli örneklerinden biri, işgalin ilk günlerinde yaşandı. Mayıs ayında İtalya’da gerçekleştirilmesi beklenen Eurovision şarkı yarışmasının katılımcılarından Finlandiya ve Estonya, bu sene Rusya’nın diskalifiye edilmemesi durumunda yarışmadan çekileceklerini açıkladı. Bu tepkilere basının da baskısı eklenince, çok geçmeden beklenen açıklama geldi ve Rusya saf dışı bırakıldı.
Yarışmada geçen sene Rusya’yı temsil eden ve savaşa karşı bir duruş sergileyen müzisyen Manizha ise, Eurovision kararını şu sözlerle protesto etti: “Eurovision sahnesi, savaşa karşı duran müzisyenlerimiz için bir tribün haline gelebilirdi. Müzik, milyonları bir araya getirebilen bir güce sahip. Tarihte bunun pek çok örneği var. Rusya, politik olmayan Eurovision ve benzeri alanlarda böylesine dışlanmamalı. Politikacılar aynı dili konuşmuyor olabilirler, ama belki sanatçılar anlaşabilir.”
Manizha’nın mesajı bence ütopik olduğu kadar özünde politikte… Korku terörünün hâkim olduğu, savaşı protesto eden Rus vatandaşlarının birer birer tutuklandığı topraklarda başka nasıl bir tepki verilebilirdi ki?
Fakat aynı topraklarda müzik hayatını askıya almayı bile isteye tercih edenler de var. Onlardan biri de, ülkenin ünlü rapçilerinden, Oxxxymiron.
“Rus roketleri Ukrayna’nın üzerine yağarken sizi eğlendiremem.” açıklamasıyla beraber, biletleri çoktan tükenmiş olan 6 konserini birden iptal etti Oxxxymiron.
Rusya’daki konserlerini iptal edenler yalnızca Rus sanatçılar değil elbet… Ünlü Amerikalı punk rock grubu Green Day, Moskova’da merakla beklenen stadyum konserlerini turne takviminden çıkardı.
İŞGALİNE FATURASI KİMLERE KESİLDİ?
Putin’i protesto eden önemli sanatçılardan biri de Elton John. John, New Jersey’deki konseri sırasında, ‘Don’t Let the Sun Go Down on Me’ adlı şarkısını Ukrayna’ya ithaf ederken, Putin’i kastederek, “Bazı insanlar korkunç, öyle değil mi? Tüm bunların hiç bir haklı sebebi yok. Nefret ediyorum ondan.” sözlerini sarfetmekten de geri durmadı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Putin’e tepkiler sürüyor… Örneğin New York’ta işgalin faturası, klasik müzik dünyasının Rus mensuplarına kesildi. Şehrin en önemli konser salonlarından Carnegie Hall’un planları, yaşanan olaylardan sonra yeniden şekillendirildi. Putin’in destekçisi olduğu bilinen tüm Rus müzisyenler, Carnegie Hall’un konser programlarından çıkarıldı. Bu müzisyenler arasında şef Valery Gergiev, piyanist Denis Matsuev ve Mariinsky Orchestra da var.
Carnegie Hall, bu protestosunda yalnız değil… İngiltere’de The Wolverhampton Grand Theatre ve Royal Opera House gibi salonların programlarında da benzer yaptırımlar söz konusu.
Öte yandan Ukrayna’ya destek bir çığ gibi büyüyor… Son günlerde pek çok medya organı, Ukraynalı müzisyenleri ön plana çıkardı. ABD’nin cumartesi gecelerinin en popüler televizyon programı Saturday Night Live’ın açılışında, Ukraynalı bir koronun,’ ‘Prayer for Ukraine’, yani ‘Ukrayna İçin Dua’, adlı performansı özellikle dikkat çekti.
TARİH KENDİNİ TEKRAR MI EDİYOR?
Savaşla mücadele eden Ukrayna halkının, sığınaklarda hep bir ağızdan şarkılar söyledikleri görüntüler de basında geniş yer buldu. ABD’de haber kanalları sık sık, Ukrayna halkının bu zor zamanlarda müzikle huzur bulduğunun altını çizdi. Tüm bunlar Ukrayna’nın bu savaşta yalnız olmadığını gösteriyor belki ama, savaşla burun buruna olan kimsenin kendisini daha güvende hissetmesine de yetmiyor.
Ukrayna’nın teşviğiyle Rusya’ya karşı düzenlenen siber saldırıların hedefinde, hem devlet yönetimindeki internet siteleri, hem de Putin’in kontrolü altındaki televizyon kanalları vardı. Bazı kanalların yayınını kesmeyi başaran hackerların yayına Ukraynaca şarkılarla devam etmeleri, bu savaşın en ince düşünülmüş detaylarından biri olarak tarihe geçti.
Ünlü müzikal ‘Damdaki Kemancı’yı hatırlar mısınız? Hikâyesi, hayali bir Ukrayna kasabası, Anatevka’da geçer. Amerika’nın en önemli medya şirketlerinden NPR’ın film eleştirmeni Bob Mondello, işte o hikâye ile bugünkü Ukrayna-Rusya krizi arasındaki benzerliklere dikkat çekmiş. “Bir subay Anatevka halkına gitmek için üç günleri olduğunu söylemeye geldiğinde, ana karakter Tevye’nin komşularının içgüdüsel tepkisi, “Kendimizi savunacağız!” ve subayın alaycı yanıtı “Bizim ordumuza karşı mı? Tavsiye etmem!”, bugünün şartlarıyla birebir örtüşüyor.” demiş Mondello… Bir nevi “Tarih tekerrürden ibarettir” deyimini doğrulamış.
Hayatta, hayatta kalmaktan başka her şeyin önemini yitirdiği anlarda bile duygularımıza ve yaşadıklarımıza, yine, yeniden, sanat tercüman oluyor. Ne garip, öyle değil mi?