TUNÇ DİPTAŞ
Bugünün dünyasında üretkenlik, sürekli meşgul olmak ve durmaksızın çalışmakla eş anlamlı hale geldi. İngilizce ‘business’ kelimesinin kökeninin "meşgul" anlamına gelen "busy" sözcüğüne dayanması, bu algının ne kadar derin köklere sahip olduğunu gösteriyor. Ancak daha fazla çalışmak, gerçekten daha fazla üretmek mi demek?
Koçluk yaptığım yöneticiler sık sık şu soruyu sorar: “Çalışanlarımızın daha fazla çalışmasını nasıl sağlayabiliriz?” Bu soruya eski ama güzel bir hikâye ile cevap veririm:
Tom, beş yıldır aynı firmada odun keserek geçimini sağlayan bir işçiydi. Her sabah erkenden kalkar, baltasını alır ve ailesine daha iyi bir hayat sunabilmek için ormana giderdi. Ancak yıllar geçtikçe hayalleri tükenmeye başladı; maaşı artmıyor, emeği yeterince takdir edilmiyordu.
Bir gün firmaya Jack adında başka bir oduncu alındı. Jack de en az Tom kadar azimli ve çalışkandı. Ancak bir yılın sonunda Jack’in maaşına zam yapılmıştı. Bu durum Tom’un moralini bozdu ve patronunun kapısını çaldı.
“Beş yıldır burada çalışıyorum. Neden Jack benden daha fazla maaş alıyor?” diye sordu. Patronun yanıtı kısaydı: “Çünkü Jack daha fazla odun kesiyor.”
Tom, rekabetin ateşiyle daha fazla çalışmaya karar verdi. Sabahları daha erken kalkıyor, akşam geç saatlere kadar durmadan çalışıyordu. Ama bir yılın sonunda Jack daha fazla üretim yapıyordu. Sonunda Tom, dayanamayıp Jack’e bu başarısının sırrını sordu. Jack’in yanıtı ise şaşırtıcıydı:
“Her saat başı dinleniyorum. Her günün sonunda da kendime zaman ayırıyorum ve baltamı biliyorum.”
Yöneticilerin asıl yapması gereken çalışanları daha çok çalışmaya ikna etmek yerine onların daha verimli çalışmalarına yönelik yollar aramaktır.
Sürekli çalışma kültürü, çalışanları tükenme noktasına getiriyor. Uzun vadede bu durum, yalnızca bireylerin değil, şirketlerin de verimliliğini düşürüyor. Çalışanlar hayatlarını sorgulamaya başlıyor, iş yerindeki memnuniyetsizlik adeta bir hastalık gibi yayılıyor.
İnsan bir makine gibi sürekli çalışamaz. Daha verimli çalışabilmesi için daha fazla dinlenmesi ve kendine zaman ayırması gerekiyor. Jack ve Tom’un hikayesinde olduğu gibi, belli aralıklarla dinlenmek ve günün sonunda kendimize zaman ayırarak becerilerimizi keskinleştirmek, başarı için vazgeçilmezdir.
Uyku sürenizi artırdığınızda hafızanızın daha iyi olduğunu, duygularınızı daha iyi kontrol edebileceğinizi ve daha verimli çalışabileceğinizi göreceksiniz.
Sözün özü, performansınızı artırmak istiyorsanız mola vermekten çekinmeyin. Baltanızı bilemek için durup dinlenmeye ayıracağınız bir dakika, size daha verimli bir çalışma temposunun kapılarını açacaktır.
Verimli bir hafta dileğiyle.
